DALET KOMİSYONU RAPORU
I. Bakanlar Kurulu tarafından 14.4.2003 tarihinde kabul edilerek Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü’nün 12.5.2003 tarih ve B.02.0.KKG.0.10/101-540/2092 sayılı yazısı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderilen Türk Ceza Kanunu Tasarısı (Kısaca, “Hükûmet Tasarısı” veya “Tasarı” olarak anılacaktır) Komisyonumuza havale edilmiştir. Söz konusu Tasarı, Komisyonumuzun 28.7.2003 tarih ve 29 uncu birleşiminde geneli üzerindeki görüşmelerin tamamlanmasından sonra maddelerin ayrıntılı bir biçimde incelenerek gerekli değişiklik ve düzenlemelerin yapılması amacıyla oluşturulan Alt Komisyona havale edilmiştir.
Oluşturulan Alt Komisyonun başkanlık görevini yürüten Kastamonu Milletvekili Hakkı KÖYLÜ imzasıyla çeşitli üniversitelerin hukuk fakültelerine yazı yazılarak, Tasarı üzerinde yürütülecek olan çalışmalara katılmak üzere ceza hukuku öğretim üyeleri arasından bir temsilci görevlendirilmesi istenmiştir. Bunun üzerine, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesinden Doç. Dr. İzzet ÖZGENÇ, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden Doç. Dr. Adem SÖZÜER ve Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden Doç. Dr. Ahmet GÖKCEN Alt Komisyon çalışmalarına katılmak üzere görevlendirilmiştir.
21.10.2003 tarihinde çalışmalarına başlayan Alt Komisyon Üyesi Milletvekilleri, önce Adalet Bakanlığı bünyesinde söz konusu Tasarıyı hazırlayan Komisyona başkanlık eden Ord. Prof. Dr. Sulhi DÖNMEZER ve bu Komisyona üye olarak katılan bazı kişilerle İstanbul’da bir araya gelerek, Tasarı içeriğine ilişkin görüş alış verişinde bulunmuştur.
Yargıtay Altıncı Ceza Dairesi Üyesi Keskin KAYLAN, Adalet Bakanlığı bünyesinde söz konusu Tasarıyı hazırlayan Komisyon üyesi olarak, Alt Komisyon çalışmalarına düzenli bir şekilde katılmıştır.
Alt Komisyon çalışmalarına, Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Usul Hukuku Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan SOYASLAN, Adalet Bakanlığı bünyesinde söz konusu Tasarıyı hazırlayan Komisyon üyesi olarak ve Adalet Bakanlığı Yüksek Müşaviri sıfatıyla mesaisi elverdiği ölçüde zaman zaman katılmıştır.
Türkiye Barolar Birliği, Alt Komisyon çalışmalarında sadece başlangıçta temsilci bulundurmuştur.
Adalet Bakanlığı adına Alt Komisyon çalışmalarına Tetkik Hâkimleri Zekeriya YILMAZ ve Yusuf Solmaz BALO, düzenli bir şekilde katılmışlardır.
Bu çalışmalar sürecinde, toplumun çeşitli kesimlerinden kişiler, çeşitli dernek veya vakıf yöneticileri ve özellikle kadın örgütlerinin temsilcileri Tasarının kendi ilgi alanlarına giren hükümlerine ilişkin görüş ve önerilerini yazılı veya sözlü olarak Alt Komisyon üyelerine iletme imkanı bulmuştur.
Alt Komisyonda görev yapan üniversite temsilcisi öğretim üyeleri tarafından, hukuk fakültelerinde görev yapan diğer ceza hukuku öğretim üyeleri ile, başta Yargıtay’da görev yapan çeşitli Ceza Dairesi Üyeleri, Cumhuriyet savcıları ve tetkik hâkimleri olmak üzere, hâkim, savcı ve avukatlarla görüşülerek, Tasarının çeşitli hükümlerine ilişkin düşünce, kanaat ve önerilerinin Komisyon çalışmalarına yansıması sağlanmıştır.
Alt Komisyon çalışmalarının basına kapalı yürütülmesine rağmen, bu çalışmalarda kabul edilen düzenlemeler, basın ve yayın organları tarafından aktüel bir şekilde kamuoyunun bilgisine sunulmuştur.
12.5.2004 tarihine kadar devam eden Alt Komisyon çalışmaları sonucunda Hükûmet Tasarısında büyük ölçüde değişiklik yapılarak kabul edilen metin, Yargıtay Ceza Dairelerine ve Cumhuriyet Başsavcılığına, Türkiye Barolar Birliği Başkanlığına, Türkiye’deki bütün hukuk fakültelerine, baro başkanlıklarına, çeşitli sivil toplum örgütlerine, düşünür ve yazarlara gönderilmiş olup; içeriğine ilişkin görüş, düşünce ve önerilerin, en geç 28 Haziran 2004 tarihine kadar Komisyonumuza iletilmesi istenmiştir.
Söz konusu metin, 21-22 Mayıs 2004 tarihlerinde Türkiye Barolar Birliği ile Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesinin ortaklaşa düzenlediği bilimsel toplantı ile; 25 Mayıs 2004 tarihinde İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve İstanbul Barosu ile ortaklaşa düzenlediği çalışma toplantısında tartışılmış olup; içeriğine ilişkin olarak her iki toplantıda ileri sürülen eleştiri, düşünce, görüş ve öneriler, Alt Komisyon çalışmalarını yürüten üye ve akademisyenler tarafından titizlikle takip edilmiştir.
Alt Komisyon tarafından hazırlanan metnin içeriğine ilişkin olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Yargıtay Ceza Daireleri, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Türk Tabipler Birliği, İstanbul Barosu, Ankara Barosu, İzmir Barosu, Diyarbakır Barosu, Malatya Barosu, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu, Hak-İş Sendikaları Konfederasyonu, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile bazı hâkim ve Cumhuriyet savcıları tarafından ileri sürülen eleştiri, görüş, düşünce ve öneriler, 28 Haziran 2004 tarihine kadar Komisyonumuza ulaşmıştır. Türkiye Barolar Birliği Başkanlığının talebi üzerine Prof. Dr. Erdener YURTCAN tarafından Alt Komisyon metninin içeriğine ilişkin olarak hazırlanan rapor da belirtilen tarihte Komisyonumuza ulaşmıştır.
Komisyonumuz, 30 Haziran 2004 tarihinde toplanarak Türk Ceza Kanunu Tasarı üzerinde çalışmaya başlamıştır. Bu toplantıyı 1, 2, 5, 6, 7, 8, 13 ve 14 Temmuz 2004 tarihlerinde yapılan toplantılar izlemiştir.
Türk Ceza Kanunu Tasarısına ilişkin Komisyon toplantılarına, Alt Komisyon çalışmalarına katılan kişilerin yanı sıra, Yargıtay’dan Birinci Ceza Dairesi Üyesi Osman ŞİRİN, İkinci Ceza Dairesi Üyesi Doç. Dr. Ali Rıza ÇINAR, Sekizinci Ceza Dairesi Üyesi Kubilay ÖZKAN, Onuncu Ceza Dairesi Tetkik Hâkimi Ali KINACI, Yargıtay Cumhuriyet Savcıları Doç. Dr. İbrahim ŞAHBAZ, M. Mahir DURAKOĞLU, Ali PARLAR, Tayyar Cem ERALP, Muzaffer KÖSE, Bahattin AZİZAĞAOĞLU, H.Atıf ERTEN, Salih Zeki İSKENDER, M. Bahattin PARMAKSIZ ve E. Ahsen KOÇ, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Usul Hukuku Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fatih Selami MAHMUTOĞLU ve Adalet Bakanlığı Yüksek Müşaviri Mahmut ÖZBAY katılmışlardır.
II. Komisyonumuz, Alt Komisyon tarafından hazırlanan metin üzerinden çalışmalarına devam etmiştir. Bu çalışmalarda, söz konusu metnin içeriğine yönelik olarak yapılan bütün eleştiri, düşünce, görüş ve öneriler dikkate alınmıştır. Alt Komisyon tarafından hazırlanan metnin içeriğinde bu eleştiri, düşünce, görüş ve öneriler ışığında gerekli değişiklikler yapılarak, Türk Ceza Kanunu Tasarısı toplam 346 madde olarak kabul edilmiştir.
Komisyonumuzun Türk Ceza Kanunu Tasarısına ilişkin bütün çalışmalarındaki redaksiyon görevi, Doç. Dr. İzzet ÖZGENÇ tarafından yürütülmüştür.
Komisyonumuz çalışmalarında Hükûmet Tasarısı üzerinde yapılan değişikliklerde, münhasıran bir ülke ceza kanunu dikkate alınmamıştır. Başka bir deyişle, ortaya çıkan metin, herhangi bir ülke ceza kanunundan iktibas edilmemiştir. Ancak, bu metnin ortaya çıkarılmasında, İspanya ile Rusya Federasyonu arasındaki yelpazede yer alan devletlerin ceza kanunlarının ilgili hükümleri hep göz önünde bulundurulmuştur. Bu bakımdan Komisyon çalışmaları sonucunda ortaya çıkan metin, ceza hukukuna ilişkin Türk doktrin ve uygulamasının bir ürünü niteliğindedir.
Hükûmet Tasarısı üzerinde Komisyonumuz tarafından yürütülen çalışmalar sonucunda hazırlanan metinlerde, anlaşılır bir Türkçe kullanılmıştır. Madde metinleri, son derece teknik bir dille ifade edilmiştir. Kullanılan kavramlar, farklı anlaşılmaları önleyecek biçimde ve özenle seçilmiştir.
Maddelerin yazımında, uygulama açısından son derece kolaylık sağlayacak bir sistematik benimsenmiştir. Maddeler fıkralara, fıkralar bentlere, bentler ise alt bentlere bölünmüştür. Her fıkranın başına parantez içinde fıkra numarası konmuştur. Bentler harf sırasına göre sıralanmış ve harflerden sonra parantez kapama işaretine yer verilmiştir. Buna karşılık, alt bentler ise, sayıdan sonra nokta konmak suretiyle numaralandırılmıştır.
Tasarıda yer alan her bir madde kapsamında madde başlığı, madde metni ve madde gerekçesine yer verilmiştir. Madde başlığı ve gerekçesi, madde metninin ayrılmaz bir parçasını oluşturmaktadır. Bu husus, madde hükümlerinin yorumlanması açısından büyük bir önem taşımaktadır.
III. Suç siyaseti, barış esasına dayalı toplum düzeninin devamı için hukuka aykırı fiillerin hangilerinin suç olarak tanımlanması gerektiğinin belirlenmesinde izlenen yolu göstermektedir. Hukuka aykırı herhangi bir fiile suç niteliğini kazandıran koşullar, izlenen suç siyaseti ile belirlenmektedir.
Suç siyaseti ile güdülen amaca ulaşabilmek için, uyulması gereken ana ilkeler, kusur ilkesi, hukuk devleti ilkesi ve hümanizm ilkesidir.
Kusur ilkesi, ceza yaptırımının, ancak işlediği fiilden dolayı kişinin kınanabilmesi durumunda uygulanabilmesini ifade eder. Bu ilke, bir yandan işlediği fiil dolayısıyla kusurlu olmayan bir kimseye ceza verilemeyeceğini ifade ettiği gibi; diğer yandan faile kusurundan daha ağır bir cezanın uygulanmasını yasaklar. Bu bakımdan, salt netice sorumluluğu, kusur ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
İyi bir suç siyaseti izlenirken göz önünde bulundurulması gereken ikinci ilke, hukuk devleti ilkesidir.
Hukuk devleti ilkesi, hukukun bireylere sağladığı güvenceyi belirtir. Bireylerin özgürlük alanına en derin müdahalelerde bulunan ceza hukukunun kötüye kullanılmasını önleyici önlemlerin yine hukuk düzeni tarafından konulması, hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Suçta ve cezada kanunilik ilkesi, belirlilik ilkesi, kıyas yasağı, geçmişe uygulama yasağı, hukuk devleti ilkesinin gerekleridir.
Devletin hukuka bağlılığının ideal bir biçimde gerçekleştirilebilmesi için ceza kanunlarının içerik yönünden nasıl düzenlenmesi gerektiğini, hukuk devleti ilkesi belirler. Bu anlamda, ceza kanununun insana saygı esasına dayanması, işkence ve eziyet niteliğini gösteren uygulamaları etkin bir biçimde yasaklaması, insan onuruyla bağdaşmayan cezalar içermemesi, hâkimlerin keyfi ve duygusal biçimde hüküm vermelerine yol açabilecek kavram ve tanımlara yer vermemesi, ceza ve güvenlik tedbirlerinin uygulanmasında fiilin ağırlığı ve failin tehlikeliliğinin göz önünde bulundurulması, hukuk devleti ilkesinin gereği olarak ortaya çıkmaktadır.
Hümanizm ilkesi, suç siyasetinin üçüncü ana ilkesini oluşturmaktadır. Bundan amaç, suç işleyen insanın yeniden sosyalleştirilmesi ve toplumsal sorumluluğa sahip bir birey durumuna getirilmesi hedefinin izlenmesidir.
Türk Ceza Kanunun Tasarısı üzerinde Komisyonumuz tarafından yürütülen çalışmalarda, suç siyasetinin dayandığı bu temel felsefi ilkeler göz önünde bulundurulmuştur.
IV. Bireyin sahip bulunduğu hukukî değerlerle, hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması, Tasarı metninde ceza kanununun amacı olarak belirlenmiştir. Böylece kanunun özgürlükçü karakteri vurgulanmıştır. Bireyin bir hukuk toplumunda yaşama hakkının gereği olarak, kamu düzeni ve güvenliğinin korunması ile suç işlenmesinin önlenmesi, ceza kanunun temel amaçları arasında sayılmıştır.
Demokratik toplumlarda ceza kanunlarının uygulanması suretiyle kamu gücünün kötüye kullanılmasının önlemek için, ceza hukukunun temel ilkelerinin anayasalarda belirlenmesi yoluna gidilmektedir.
Anayasamızda da belirlenen bu ilkelere göre; hangi fiillerin suç oluşturduğunun kanunda açık bir şekilde belirlenmesi gerekir. Bu düşüncenin bir sonucu olarak, ancak bir kanuni tanımda belirlenen muayyen fiiller, ceza yaptırımını gerekli kılabilir. Bu bakımdan, belirli bir kanuna yollamada bulunmak suretiyle soyut olarak bu kanuna aykırı davranışların ceza yaptırımına bağlanması, suçta kanunilik ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Suç tanımlarının redaksiyonunda, bu ilkeye bağlı kalmaya büyük bir özen gösterilmiştir. Örneğin, Hükûmet Tasarısında, 765 sayılı Türk Ceza Kanununda olduğu gibi, dolanlı (hileli) ve taksirli iflas suçlarının sadece yaptırımı belirlenmiştir (madde 224). Buna karşılık, hangi fiil ve davranışların bu suçları oluşturacağı konusunda, herhangi bir belirleme yapılmamıştır. Bu konuda, 9.6.1932 tarih ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 310 ve 311 inci maddelerinde yapılan düzenlemelere yollamada bulunulmuştur. Komisyonumuzda yapılan çalışmalarda, ceza hukukunun güvence fonksiyonlarından birini oluşturan belirlilik ilkesinin gereği olarak, hileli ve taksirli iflas suçlarını hangi fiil ve davranışların oluşturduğu açık ve seçik bir şekilde belirlenmiştir.
Hükûmet Tasarısında, sadece “ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz” hükmüne yer verilmiştir. Böylece, klasik ceza hukuku anlayışının bir sonucu olan “kanunu bilmemek mazeret sayılmaz” kuralının kapsamı, büyük ölçüde daraltılmış olmaktadır. Komisyon çalışmalarında kabul etilen metinle, söz konusu hükmün, Anayasamızda güvence altına alınan kusura dayalı ceza sorumluluğu ilkesiyle uyumunun sağlanması amaçlanmıştır.
Ceza kanunuyla, çeşitli özel suç tanımlarına yer veren diğer kanunlar arasındaki ilişki, Anayasamızda güvence altına alınan hukuk devleti, adalet ve eşitlik ilkelerine uygun olarak yeniden belirlenmiştir.
Tasarının “Tanımlar” maddesinde önemli değişiklikler yapılmıştır. Örneğin, “çocuk” deyimi, Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi hükümlerine uygun olarak tanımlanmıştır. Keza, kamu görevlisi kavramının benimsenmesiyle, kimlerin “ceza kanunu uygulamasında memur” sayılacağı konusundaki yersiz ve anlamsız tartışmalara, çeşitli kanunlarda yer verilen kazüistik hükümlere son verilmesi amaçlanmıştır.
V. Ceza kanununun yer bakımından uygulama alanı belirlenirken, Türkiye’nin egemenlik alanı içinde işlenen suçlarla ilgili olarak milletlerarası hukuk uygulamasında non bis in idem kuralına geçerlilik tanınmamıştır. Buna karşılık, yurt dışında işlenen suçlar bakımından, bu kurala büyük ölçüde geçerlilik tanınmıştır.
Komisyon çalışmalarında, yabancı ülkede verilmiş mahkûmiyet kararına bağlı hak yoksunlukları bakımından Hükûmet Tasarısından farklı bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemede, yabancı bir mahkeme tarafından hükmedilmiş olan cezaların doğurduğu hak yoksunlukları bakımından ülkemiz hukukunun dikkate alınması kabul edilmiştir.
Suçluların geri verilmesi bakımından, milletlerarası ceza hukuku alanındaki gelişmeler göz önünde bulundurularak, ayrıntılı bir düzenleme yapılmıştır.
Komisyon çalışmalarında yapılan düzenlemeyle, yurt dışında işlenen suçlar bakımından, suçun işlendiği ülke kanununun göz önünde bulundurulması konusunda aranacak koşullar açık bir şekilde belirlenmiştir.
VI. Hükûmet Tasarısından farklı olarak, Komisyon çalışmalarıyla oluşturulan metinde, suçlar arasındaki “cürüm” ve “kabahat” ayırımı kaldırılmıştır. Tasarıda yer alan bazı “kabahat”ler, suç olarak metinde muhafaza edilmiştir. Belirtmek gerekir ki, bu ayırımın kaldırılmasının sonucunda, ülkemiz açısından idari yaptırımları gerektiren fiillerle ilgili olarak genel bir düzenleme yapılması gereği ortaya çıkmıştır.
Ceza sorumluluğunun şahsîliği kuralı bağlamında, özel hukuk tüzel kişileri hakkında ceza yaptırımının uygulanamayacağı; buna karşılık, güvenlik tedbiri niteliğinde yaptırımlara hükmedilebileceği kabul edilmiştir.
Hükûmet Tasarısında bilinçli taksir kavramına açıkça yer verilmesi karşısında; Komisyon çalışmalarında, olası kast kavramının da kanun metninde tanımlanması gerektiği vurgulanarak, bunun ceza miktarının belirlenmesinde ne ölçüde dikkate alınacağı yönünde düzenleme yapılmıştır.
Tasarının taksire ilişkin düzenlemesinde, bu konudaki teorik gelişmeler de dikkate alınmak suretiyle, değişiklik yapılmıştır. Bu düzenlemede, taksirin kast gibi haksızlığın manevî unsurunu oluşturduğu ve bu kavramların salt bir kusurluluk şekilleri olmadığı düşüncesi hâkim olmuştur. Ayrıca, yapılan düzenlemeyle, normatif bir kavram olan taksire dayalı kusurluluk durumlarında, kusurun matematiksel oranlar olarak ifadesinden vazgeçilmiştir.
Netice sebebiyle ağırlaşmış suçlar bakımından, objektif sorumluluktan vazgeçilerek, kusura dayalı sorumluluk sistemi benimsenmiştir.
VII. Hükûmet Tasarısının Birinci Kitap, İkinci Kısım, “Hukuka Uygunluk Nedenleri” başlıklı Üçüncü Bölümü altında yer alan hükümlerin bir çoğunun hukukî niteliği doktrinde tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Doktrinde bazı görüşler ve hatta bazı ülke kanunları örneğin zorunluluk hâlini bir hukuka uygunluk nedeni değil, kusurluluğu ortadan kaldıran bir neden olarak kabul etmektedir. Aynı şekilde, yetkili merciin emrini yerine getirilmesinin genellikle bir hukuka uygunluk nedeni olduğu kabul edilirken; bazı görüşler, bu durumda hukuka aykırı ve fakat bağlayıcı emrin bulunduğunu ve dolayısıyla, kusurluluğu ortadan kaldıran bir neden olduğunu ileri sürmektedirler. Keza, doktrin ve uygulamamızda “suça etki eden neden” olarak ifade edilen haksız tahrik, esasında kusurluluğu azaltan sebep olarak değerlendirilmek gerekir. Doktrinde ileri sürülen görüşler açısından bağlayıcı olmamak için, bu Bölümde söz konusu edilen nedenlerin sonucu göz önünde bulundurulmak suretiyle bir isimlendirmeye gidilmiştir. Belirtilen nedenlerle, ilgili Bölüm başlığı “Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler” olarak değiştirilmiştir.
Kusurluluğu etkileyen nedenlerle bağlantılı olarak yapılan bütün düzenlemelerde, normatif bir kavram olan kusurun iki temel unsurunu oluşturan kişinin algılama yeteneği ile davranışlarını yönlendirme yeteneğine vurgu yapılmıştır.
Komisyon çalışmalarında, suça teşebbüs açısından “tam teşebbüs” – “eksik teşebbüs” ayırımı kaldırılmıştır. Keza, hazırlık ve icra hareketi ayırımında, objektif ölçüye itibar edilmiştir. Gönüllü vazgeçme, bu düzenlemeye paralel olarak suça teşebbüs kapsamında yeniden düzenlenmiştir. Buna karşılık, etkin pişmanlık, sadece belirli suçlar bakımından, ilgili suçla bağlantılı olarak cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebep olarak düzenlenmiştir.
Kasten işlenen suçların işlenişine iştirak eden kişilerin sorumluluk statülerinin belirlenmesinde, faillik ve şeriklik ayırımına sadık kalınmıştır. Bu ayırımda, objektif ölçütler esas alınmıştır. Buna göre, kişinin suça iştirak dolayısıyla sorumluluk statüsünün belirlenmesinde, suçun işlenişine bulunduğu katkının, gerçekleştirilen suçun icrası üzerindeki etkisi göz önünde bulundurulacaktır.
İzlenen suç siyasetinin gereği olarak, kusur yeteneği olmayan çocuk veya akıl hastalarının suçun işlenmesinde araç olarak kullanılması ya da azmettirme ilişkisinde azmettirilenin çocuk olması hâllerinde cezada artırım öngörülmüştür. Bu düzenlemede, suçun işlenmesinde kullanılmakla bu kişilerin de mağdur edildiği düşüncesi etken olmuştur.
Birden fazla kişinin iştiraki bir suçun işlenmesini genellikle kolaylaştırmaktadır. Ancak, iştirake ilişkin hükümler, işlenen suça ilişkin kanuni tanımda yer alan fiillerin tamamını gerçekleştirmeyen, ya da bu tanıma uygun bir davranış gerçekleştirmeksizin suçun işlenişine iştirak eden suç ortaklarının sorumluluk statülerini belirlemektedir. Bu bakımdan, bir suçun iştirak hâlinde işlenmesi, iştirak statüleri arasında herhangi bir ayırım yapmaksızın, o suçtan dolayı kişilere verilecek cezanın artırılması nedeni olarak mütalâa edilemez. Buna rağmen Hükûmet Tasarısında, örneğin hırsızlık (madde 202, 203) ve yağma (madde 207) suçları açısından, bu suçların iştirak hâlinde işlenmesinin daha ağır cezayı gerektirdiği yönünde düzenleme yapılmıştır. Ancak, belirli suçlar bakımından sadece icra hareketlerinin birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi, suçun temel şekline nazaran daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâl olarak kabul edilebilir. Bu düşüncelerle, Komisyonumuzda yapılan çalışmalarda, hürriyete karşı bazı suçların yanı sıra, cinsel saldırı ve yağma gibi suçlarda, icra hareketlerinin birden fazla kişi tarafından birlikte gerçekleştirilmesi, bu suçların arzettiği özellikler göz önünde bulundurularak, ilgili suçun temel şekline nazaran daha ağır cezayı gerektiren nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir.
VIII. Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, “kaç tane fiil varsa o kadar suç, kaç tane suç varsa o kadar ceza vardır” şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır. Hükmolunan birden fazla aynı veya farklı nitelikteki cezanın ne suretle infaz edileceği sorununun infaz kanununda düzenlenmesi gerektiği düşüncesiyle; Komisyon çalışmalarında, Tasarının “cezaların içtimaı”na ilişkin hükümlerinin metinden çıkarılması uygun görülmüştür.
IX. Yaptırım sisteminde önemli değişiklikler yapılmıştır. Ondokuzuncu yüzyıl ceza hukuku anlayışının kalıntısı olan “aslî ceza” ve “fer’î ceza” ayırımı kaldırılmıştır. Suç olgusu dolayısıyla uygulanabilen yaptırımlar, ceza ve güvenlik tedbiri olarak belirlenmiştir.
Suçlar arasındaki “cürüm” ve “kabahat” ayırımı terk edildiği için, Hükûmet Tasarısında hürriyeti bağlayıcı ceza açısından kabul edilen “hapis” ve “hafif hapis” ayırımı da kaldırılmıştır. Böylece, temel ceza olarak, hapis cezası benimsenmiştir.
Hapis cezası, ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve süreli hapis cezası olmak üzere, üçe ayrılmıştır. Bu ayırımda, hapis cezasının infaz sureti esas alınmıştır. Bu sistemde, bir kişinin toplumdan tamamen tasfiyesini öngören bir yaptırım kabul edilmemiştir. Bu cezaların ne suretle infaz edileceğinin infaz kanununda düzenlenmesi öngörülmüştür.
Somut olayda hükmedilen hapis cezasının kısa süreli olması durumunda, etkin ve ülkemiz koşulları bakımından da uygulanabilirliği olan seçenek yaptırımlar öngörülmüştür.
Suç işlemiş olsun veya olmasın, insan kişiliğinin gelişimi, ancak serbest iradeye dayalıdır. Davranışların serbestçe belirlenebilme hürriyeti, insan kişiliğinin gelişiminin olmazsa olmaz koşulunu oluşturmaktadır. Suç işlemiş olan bir insanın dahi kişiliğini geliştirebilmesi için belirli ölçüde davranışlarını yönlendirme hürriyetine sahip olması gerekir.
Suç işleyen kişinin mahkûm olduğu cezanın infaz edilmesiyle güdülen yegane amaç kişiye gerçekleştirdiği haksızlık dolayısıyla etkin bir uyarıda bulunmak ve kişinin etkin pişmanlık duymasını sağlamaktır. Cezaların infazıyla mahkûm gelecekte sosyal sorumluluğa sahip olarak suçsuz bir yaşantı sürmeye yatkın duruma getirilmelidir. Ancak, bu amaç, bazı suçlular açısından sadece bir cezaya mahkûm olmakla da sağlanmış olabilir. Bu bakımdan, kişinin sadece belli bir cezaya mahkûm olmasıyla cezanın uyarı fonksiyonunu gerçekleşmesi ve failin bu suçtan dolayı etkin pişmanlık duyması durumunda, artık cezaevi ortamına konmaması gerekir. Kısa süreli hapis cezasına mahkûm olan hükümlülerin cezasının infaz kurumunda çektirilmesi bakımından, cezanın özel önleme fonksiyonu daima kuşku ile karşılanmıştır. Bu bakımdan, kısa süreli hapis cezasına mahkûm olan kişilerin uslandırılmasının, eğitiminin ve resosyalizasyonunun sağlanması için etkin seçenek yaptırımların belirlenmesine büyük bir ihtiyaç bulunmaktadır. Komisyonumuzda yapılan çalışmalar sonucunda belirlenen seçenek yaptırımlar, bu amacı gerçekleştirebilecek niteliktedir.
Komisyonumuz, yaptırım rejimine ilişkin olarak ceza kanununda yer alması gereken hükümlerde, bir suç dolayısıyla yapılan yargılama sonucunda karara bağlanabilecek hususları, sınır ve ölçü olarak almıştır. Bu bakımdan, Hükûmet Tasarısında yer alan koşullu salıvermeye ve kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların özel infaz rejimlerine ilişkin hükümler, metinden çıkarılmıştır.
Komisyonumuz, Hükûmet Tasarısından farklı olarak ertelemeyi sadece hapis cezası açısından kabul ederek düzenleme yapmıştır. Bu düzenlemede, erteleme, bir koşullu af olmaktan çıkarılıp, ceza infaz kurumu hâline getirilmiştir.
Suçlar arasındaki “cürüm” ve “kabahat” ayırımının kaldırılması, para cezası bakımından da “ağır para cezası” ve “hafif para cezası” ayırımının terk edilmesi sonucunu doğurmuştur. Ancak, bunun sebebiyet verebileceği, bir suç karşılığında öngörülen ve mahkeme tarafından hükmedilen para cezası ile idari yaptırım olarak uygulanan para cezası arasındaki kavram karışıklığını önlemek için, ceza hukuku yaptırımı niteliğindeki para cezasının adı, adli para cezası olarak belirlenmiştir. Adli para cezası bakımından gün para cezası sistemi benimsenmiştir. Komisyonumuz çalışmalarında benimsenen sistemde adli para cezası, kural olarak hapis cezasına seçenek yaptırım şeklinde kabul edilmiştir. Ancak, özellikle ekonomik çıkar amaçlı suçlarda suçun işlenmesiyle bir çıkar elde edildiği kesin olarak öngörülmekle birlikte, bunun miktarının belirlenemediği durumlara özgü olarak hapis cezasının yanı sıra adli para cezası da öngörülmüştür.
X. Komisyonumuzda yapılan çalışmalarda, güvenlik tedbirleri, Hükûmet Tasarısından farklı olarak, son derece sade bir şekilde düzenlemeye tabi tutulmuştur. Hükûmet Tasarısında, bir taraftan “fer’i ceza”lara, diğer taraftan da güvenlik tedbirlerine yer verilmiştir. Ancak, öngörülen “fer’i ceza”larla güvenlik tedbirleri arasında kabul edilebilir somut bir ölçüt belirlenmemiştir. Bu düzenleme 765 sayılı Türk Ceza Kanunundaki erteleme hükümlerinin ortaya çıkardığı sorunların devam etmesine olanak tanıyabilecek nitelikte görüldüğü için; Komisyon çalışmalarında, erteleme kurumunun hukuî yapısında değişiklik yapıldığı gibi, “fer’i ceza” kavramı terk edilmiş ve güvenlik tedbirleri bir sistematik çerçevesinde yeniden düzenlenmiştir.
İşlediği suç nedeniyle hapis cezasına mahkûm edilen kişi, toplumda belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmaktadır. Ancak, bu yoksunluk, kural olarak, mahkûm olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edecektir. Cezanın infazı, kişinin işlediği suçtan dolayı etkin pişmanlık duymasını, yeniden topluma kazanılmasını gerektirdiğine göre; cezasını çekmiş olan kişi artık toplumla barışmış, suç işlemekle kaybettiği toplumsal güveni geri kazanmış demektir. Bu bakımdan, benimsenen yaptırım sisteminde, belli bir suçu işlemekten dolayı cezaya mahkûmiyetin sonucu olarak ömür boyu devam edecek bir hak yoksunluğu söz konusu değildir.
Bu düzenlemeyle, Yaptırım Teorisinin verilerine aykırı olarak çeşitli kanunlarda yer verilen belli bir suçtan mahkûmiyete bağlı hak yoksunluklarını gerektiren kazüistik hükümlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Hükûmet Tasarısından farklı olarak, bir güvenlik tedbiri niteliğinde kabul edilen müsadere, eşya müsaderesi ve kazanç müsaderesi şeklinde bir ayırıma tabi tutularak düzenlenmiştir. Komisyonumuzda kabul edilen bu düzenlemede, Hukuk Toplumunda suçun bir kazanç elde etme yolu olarak görülmemesi ve suç işlemek suretiyle kazanç elde edilmesinin önüne geçilmesi gerektiği yönündeki düşünce hâkim olmuştur.
Müsadereye ilişkin genel ve kuşatıcı bir düzenleme yapıldıktan sonra; gerek ceza kanununda gerek diğer kanunlarda, çeşitli suç tanımlarıyla bağlantılı olarak özel müsadere hükümlerine yer verilmemelidir. Bu düşüncelerle, Hükûmet Tasarısının rüşvet gibi çeşitli suç tanımlarıyla bağlantılı olarak müsadereyi özel olarak düzenleyen hükümleri metinden çıkarılmıştır.
Hükûmet Tasarısının Birinci Kitabının Beşinci Kısmında “Çocuk ve Küçüklere İlişkin Hükümler”e ve bu düzenlemeler kapsamında, “çocuk” ve “küçük” ayırımına yer verilmiştir. Keza, bu düzenlemelerde, örneğin hapis cezasından ayrı olarak “çocuklara ve küçüklere özgü hapis cezası” öngörülmüştür. Bu Kısımda, Genel Hükümler Kitabında yer alan bazı düzenlemelerle ilgili olarak, örneğin dava veya ceza zamanaşımı, erteleme ve koşullu salıverme bakımından çocuklar ve “küçükler”e özgü ayrı hükümlere yer verilmiştir.
Komisyonumuzda yapılan çalışmalar sonucunda kabul edilen düzenlemelerde, Hükûmet Tasarısının benimsediği bu sistemden vazgeçilmiştir. Bununla bağlantılı olarak, suç yoluna sürüklenmiş çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin nelerden ibaret olduğu ve bunların ne suretle uygulanacağı hususlarında çocuklarla ilgili kanun içeriğinde düzenleme yapılması uygun görülmüştür.
Komisyonumuzda yapılan çalışmalarda, fiili işlediği sırada akıl hastası olan kişiler hakkında öngörülen koruma ve tedavi amaçlı güvenlik tedbirinin bu amaca özgü donanımlı sağlık kuruluşlarında uygulanması kabul edilmiştir. Keza, bu güvenlik tedbiri açısından belli bir süre öngörülmüş değildir. Benimsenen sistemde, koruma ve tedavi amaçlı güvenlik tedbiri uygulanmasına, akıl hastasının iyileşmesine kadar değil, toplum açısından tehlikeliliğinin ortadan kalkmasına veya önemli ölçüde azalmasına kadar devam edilecektir.
Söz konusu tedavi amaçlı güvenlik tedbiri, suç işleyen alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlısı kişiler açısından da öngörülmüştür.
Tekerrür, cezanın artırılmasını gerektiren bir neden olarak kabul edilmiş değildir. Tekerrür hâlinde suç işleyen kişi, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi ve örgüt mensubu suçlu gibi, toplum açısından daha fazla tehlike ifade etmektedir. Bu itibarla, mükerirlerin yanı sıra, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi ve örgüt mensubu suçlu kişiler açısından, bunlara özgü infaz rejimi ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri öngörülmüştür.
Özel hukuk tüzel kişileri hakkında ceza yaptırımı uygulanması uygun görülmemekle beraber, bu tüzel kişiliklerin faaliyeti çerçevesinde, bunların yararına olarak suç işlenmekte olduğu vakıası karşısında, bunlarla ilgili olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanabilmesi yönünde düzenleme yapılmıştır.
XI. Hükûmet Tasarısında bir suça ilişkin cezanın belirlenmesinde aynı neden birkaç defa dikkate alınabilecek şekilde düzenleme yapılmıştır. Örneğin temel cezanın belirlenmesinde, başka nedenlerin yanı sıra, “failin geçmişi, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri, kişisel ve sosyal ilişkileri, fiilden sonraki davranışları gibi hususlar” da dikkate alınacaktır (madde 79). Ancak, aynı nedenlerin, “Takdire bağlı hafifletici nedenler” başlıklı 33 üncü madde hükmü çerçevesinde cezanın bireyselleştirilmesi bağlamında da dikkate alınması gerekmektedir. Hâlbuki, kişi hakkında işlediği suç nedeniyle ceza belirlenirken bir neden ancak bir defa dikkate alınabilir.
Komisyonumuzda yapılan çalışmalarda, cezanın belirlenmesine ve bireyselleştirilmesine ilişkin hükümler, bu düşünceler çerçevesinde yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenlemede cezanın belirlenmesinde izlenmesi gereken yöntem, açık ve denetime imkan tanıyacak bir biçimde ortaya konulmuştur. Bu düzenlemeye göre, somut olayda ilgili suç tanımında belirlenen cezanın alt ve üst sınırı arasında ceza tayin edilirken, cezanın belirlenmesine ilişkin madde hükmünde gösterilen ölçütler dikkate alınacaktır. Cezanın belirlenmesine ve bireyselleştirilmesine ilişkin hükümlerle, soyut gerekçeler göstererek cezanın alt veya üst sınırdan belirlenmesi şeklindeki yanlış uygulamanın önüne geçilmek amaçlanmıştır.
XII. Ceza ve güvenlik tedbirlerinin asıl amacı, suç mağdurunun mağduriyetini gidermek değildir. Ancak, izlenen ceza siyasetiyle, suç mağdurunun uğradığı zararların karşılanması mümkün kılınabilmektedir. Bu bakımdan, mağdurun korunması amacıyla, örneğin kısa süreli hapis cezası açısından mağdurun uğradığı zararların karşılanması seçenek yaptırımına yer verildiği gibi, hapis cezasının ertelenebilmesi, mağdurun uğradığı zararların karşılanması koşuluna bağlanabilmektedir.
Aynı şekilde, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlarda, şikâyetten vazgeçmeden ayrı olarak, uzlaşma müessesesi kabul edilmiştir. Şikâyetten vazgeçme, soyut bir şekilde gerçekleşmektedir. Şikâyetten vazgeçmenin kabulü için, mağdurun uğradığı zararın herhangi bir şekilde karşılanması şart olarak aranmamaktadır. Hâlbuki uzlaşma hâlinde, fail, suçtan zarar gören gerçek kişinin veya özel hukuk tüzel kişisinin maruz kaldığı zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemeyi veya gidermeyi üstlenmektedir. Failin üstlenmiş bulunduğu zararın karşılanması yönündeki edimi eksiksiz bir şekilde yerine getirmesi hâlinde, Cumhuriyet savcısı tarafından kamu davası açılmayacak ya da açılmış olan kamu davasıyla ilgili olarak mahkeme tarafından düşme kararı verilecektir. Böylece uzlaşma, suç mağdurunun uğradığı zararların karşılanmasını mümkün kılınabilmek açısından etkin bir yol olarak öngörülmüştür.
Çeşitli suçlarla bağlantılı olarak kabul edilen etkin pişmanlık hükümleriyle de, suçun işlenmesiyle ortaya çıkan mağduriyetlerin etkilerinin veya ekonomik zararların mümkün olduğunca azaltılması amaçlanmıştır.
Örneğin, uyuşturucu veya uyarıcı madde suçlarında, izlenen suç siyasetinin gereği olarak, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma fiili suç olarak tanımlanmamıştır. Çünkü, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmakla kişiler aslında kendi sağlıklarını kaybetmektedirler. Bu nedenle, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişiler, tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaklardır. Ancak, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi satın almak veya başka surette elde etmek, suç olma özelliğini muhafaza etmektedir. Uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi kullanan kişinin, bunu kimlerden ve ne suretle elde ettiği yönünde bilgi vermesi ya da hakkında uygulanan tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranması durumunda, bu nedenle cezalandırılmayacaktır.
Fuhşa sürüklenen kişinin tedavi veya terapiye tabi tutulması da, suç mağdurunun korunması amacına yönelik bir güvenlik tedbiri olarak düşünülmüştür.
Komisyon çalışmalarında, Hükûmet Tasarısında yer almamakla birlikte, çocukların korunması amacına yönelik başka suç tanımları da kabul edilmiştir.
Örneğin kişinin cinsel dokunulmazlığına karşı suçlar bağlamında, çocukların cinsel istismarı, ayrı bir suç olarak düzenlenmiştir.
Aynı şekilde çocuklara sağlık için tehlike oluşturabilecek maddelerin verilmesi, suç olarak tanımlanmıştır.
İçerik bakımından müstehcen nitelikte olan ürünlerden çocukların etkin bir şekilde korunmasına yönelik düzenlemeler yapılmıştır.
Ayrıca, toplumsal geleceğimiz açısından son derece tehlikeli bir mahiyet taşıması itibarıyla, çocukların fuhşa sürüklenmesi fiilleri, etkili ceza yaptırımı altına alınmıştır.
XIII. Bazı suçlar bağlamında, bunların Tasarı sistematiğindeki yeri itibarıyla, Genel Gerekçede belirtilenin aksine, bireyin korunması ikinci planda kalmıştır. Örneğin, kişinin cinsel dokunulmazlığına karşı fiiller, Tasarının İkinci Kitabının “Topluma Karşı Suçlar” başlığını taşıyan İkinci Kısmının Altıncı Bölümü altında düzenlenmiştir. Buna karşılık, Komisyonumuzda yapılan çalışmalarda, bu suçlar İkinci Kitabın “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı Birinci Kısmının Sekizinci Bölümünde, içerik ve sistematik bakımından yeniden tanımlanmışlardır. Bu yeni düzenlemede, kişinin vücut dokunulmazlığı ve özellikle cinsel dokunulmazlığı daha etkin bir şekilde koruma altına alınmıştır.
İşkencenin gizli bir himaye görmesini önlemek ve işkenceyi etkin bir şekilde önleyebilmek amacıyla, işkence suçunun ihmali davranışla işlenmesi hâline ilişkin olarak Tasarıya özel bir hüküm konulmuştur. İşkence fiilleri, bunu önlemekle yükümlü olan kamu görevlileri tarafından genellikle müsamaha ile karşılanmakta ve hatta, sarih veya zımni bir şekilde teşvik dahi edilebilmektedir. Bu durumlarda, işkenceyi gerçekleştiren görevlileri cezalandırma imkanı bulunsa bile, işkence yapma hususunda sarih veya zımni bir şekilde teşvikte bulunan amir konumundaki kamu görevlileri, genellikle cezasız kalmaktadır. Bu kişilerin cezasız kalmamasını temin amacıyla Tasarı metnine hüküm konulmuştur.
Ayrıca, işkencenin cezalandırılabilmesi için, bunun mutlaka Türkiye’de gerçekleşmesi, bir Türk vatandaşı tarafından veya bir Türk vatandaşına karşı yapılması da gerekmemektedir. Komisyonumuzda kabul edilen düzenlemelere göre, işkencenin kim tarafından, kime karşı ve nerede yapıldığına bakılmaksızın, failleri Türkiye’de ve Türk kanunlarına istinaden cezalandırılabilecektir.
XIV. Hükûmet Tasarısının Özel Hükümler Kitabındaki bir çok hüküm sistematik bakımdan uygun olmayan yerlerde düzenlenmiş olması dolayısıyla; Bölüm sistematiklerinin yeniden belirlenmesi sırasında bu hükümlerden bir kısmı bulundukları yerden başka Bölüme aktarılmıştır.
Örneğin, Tasarıda genel olarak görevi kötüye kullanma suçu tanımlandığına ve avukat da bir kamu görevlisi olduğuna göre, Tasarının “Avukatlık görevinin kötüye kullanılması” başlıklı 458 inci maddesi hükmü, metinden çıkarılmıştır. :
Keza, hakaret suçu, İkinci Kitap, Birinci Kısım, Sekizinci Bölüm altında düzenlenmiş iken; “memura görevinden dolayı hakaret” suçu, İkinci Kitabın “Millete, Devlete ve Kamusal Barışa Karşı Suçlar” başlıklı Üçüncü Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenmiştir. Farklı kısım ve bölümlerde düzenlenen bu hükümler birleştirilerek, uygulamada çıkan bir çok sorunu giderebilecek bir şekilde aynı bölüm altında düzenlenmişlerdir.
Yürürlükteki 765 sayılı Türk Ceza Kanununun yansıması olarak Hükûmet Tasarısında yer alan pek çok hüküm, aslında kazüistik bir mahiyet taşıdığı için, metinden çıkarılmış veya birleştirilerek tek hüküm hâline getirilmiştir.
Örneğin, Tasarının “Can ve malı koruma” başlıklı 231 inci maddesi, Genel Hükümler Kitabında yer alan meşru savunma ve zorunluluk hâline ilişkin hükümler karşısında, gereksiz görülerek, metinden çıkarılmıştır.
Keza, rüşvet suçuna ilişkin olarak Tasarının 403, 404, 405 ve 406 ncı maddeleri hükümleri birleştirilerek, Suç Teorisinin verilerine uygun olarak ve uygulamayı kolaylaştıracak surette tek bir madde altında düzenlenmiştir. Tasarının kazüistik bir mahiyet arzeden 419, 420, 421, 422 ve 423 üncü maddeleri hükümleri birleştirilerek, tek bir madde altında “Görevi yaptırmamak için direnme” suçu olarak düzenlenmiştir.
Aynı şekilde, Tasarıda yer alan “Genel olarak görevi kötüye kullanma” başlıklı 488, “Görevi ihmal” başlıklı 491 ve “Keyfi muamele” suçunun tanımlandığı 480 inci madde hükümleri birleştirilerek, genel mahiyette ve icrai veya ihmali davranışla işlenebilen görevi kötüye kullanma suçu olarak tek madde altında düzenlenmiştir.
XV. Hükûmet Tasarısına 765 sayılı Türk Ceza Kanunundan aktarılan pek çok hüküm, Suç Teorisinin verileriyle bağdaşmadığı için, metinden çıkarılmıştır. Örneğin, Suç Teorisine ilişkin pek çok sorunu hareketin “nedensellik değeri”ni göz önünde bulundurarak açıklamaya çalışan ondokuzuncu yüzyıl ceza hukuku anlayışının bir yansıması olarak Tasarı metnine konulmuş olan “Bilinmeyen veya beklenilmeyen hâller ve nedenler” başlıklı 137 nci madde, metinden çıkarılmıştır. Keza, iştirake ilişkin genel nitelikteki hükümler karşısında, “Failin bilinmemesi” başlıklı 232 ve “Kavga” başlıklı 233 üncü maddeler, gereksiz görülerek metinden çıkarılmıştır.
XVI. Hükûmet Tasarısına 765 sayılı Türk Ceza Kanunundan yansıyan örneğin hırsızlık, yağma ve dolandırıcılık suçlarıyla ilgili kazüistik mahiyetteki bazı hükümler sadeleştirilmeye çalışılmıştır.
XVII. Komisyonumuz, Hükûmet Tasarısının ihale yolsuzluklarıyla mücadele bakımından içerdiği hükümleri, 765 sayılı Türk Ceza Kanunundaki düzenlemeler gibi, yetersiz bularak, bu husustaki suç tanımlarını yeniden düzenleme yoluna gitmiştir. Bu bağlamda, Tasarı metninde ihaleye ve edimin ifasına fesat karıştırma olarak iki ayrı suç tanımına yer verilmiştir. Söz konusu suçların hangi fiil ve davranışlarla oluşacağı, ayrıntılı bir şekilde belirlenmiştir. Ayrıca, bu suçların uygulama alanı, kamu ihale mevzuatına tabi olsun veya olmasın, nitelik bakımından kamusal faaliyette bulunan bütün kurum ve kuruluşların mal veya hizmet alım, satım ve kiralama işlemlerini kapsayacak şekilde geniş tutulmuştur.
Yine, yolsuzlukla etkin bir şekilde mücadele için izlenen suç siyasetinin gereği olarak, kişinin haklı bir işinin gördürülmesi amacıyla kamu görevlisine menfaat temin etmesi, rüşvet verme olarak nitelendirilmemiştir. Buna karşılık, yapılan bu yeni düzenlemede, menfaat sağlayan kamu görevlisinin fiili, somut olayın koşullarına göre, icbar suretiyle irtikap veya genel nitelikte görevi kötüye kullanma suçunu oluşturacaktır. Böylece, haklı bir işinin gördürülmesi amacıyla kamu görevlisine menfaat sağlayan kişi mağdur olarak telakki edileceği için, bu fiillerin açığa çıkması büyük ölçüde sağlanmış olacaktır.
Ayrıca, rüşvet suçunun uygulama alanı, nitelik bakımından kamusal faaliyette bulunan bütün kurum ve kuruluşların görevlilerini kapsayacak şekilde geniş tutulmuştur.
XVIII. Hükûmet Tasarısının İkinci Kitap, İkinci Kısmındaki “Genel Tehlike Yaratan Suçlar” başlıklı Birinci Bölüm altında yer alan suç tanımlarında, oluşturulan tehlikenin sebebiyet verdiği zararlı ağır neticeler açısından da hükümlere yer verilmişti. Bu durum, 765 sayılı Türk Ceza Kanununda olduğu gibi, söz konusu ağır neticelerden sorumluluk ile zarar suçlarından sorumluluk arasında bir karışıklığa neden olmaktadır. Örneğin yangın çıkarmak, Hükûmet Tasarısının 234 üncü maddesinde bir tehlike suçu olarak tanımlanmıştır. 240 ıncı maddede ise, yangının ölüme sebebiyet vermesi hâli ile ilgili olarak “on yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası” öngörülmüştür. Tasarının sisteminde, meydana gelen bu ağır neticeden sorumluluk için failin kusurlu olması şart olmadığı gibi, bu netice açısından kast veya taksirle hareket etmesi ve hatta, ölen kişi sayısı önemli değildir. Buna karşılık, Tasarının 136 ncı maddesinde, kasten öldürme suçunun örneğin yangın çıkararak işlenmesi hâli ile ilgili olarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası öngörülmüştür.
Komisyon çalışmalarında kabul edilen sistemde ise, belirli tehlikelere neden olmak başlı başına bir suç olarak tanımlandıktan sonra, bu tehlike sonucunda bir zararın meydana gelmesi hâliyle ilgili olarak ayrıca özel hükümlere yer verilmemiştir. Bu durumda, meydana gelen netice açısından, kusura dayalı sorumluluk sisteminin benimsendiği netice sebebiyle ağırlaşmış suça ilişkin hükümler çerçevesinde sorumluluk yoluna gidilmelidir. Ayrıca, bu gibi olaylarda, farklı neviden fikri içtima hükümleri uygulanarak, fail hakkında tek bir suçtan dolayı cezaya hükmedilmek gerekecektir.
XIX. Yürürlükteki 765 sayılı Türk Ceza Kanununun yansıması olarak Hükûmet Tasarısında yer alan kamu güvenine karşı suçlarda, gerek içerik gerek sistematik bakımdan önemli değişiklikler yapılmıştır. Özellikle belgede sahtecilik suçuyla bağlantılı olarak Tasarıda yer verilen “bu fiillerden dolayı genel veya özel bir zarar meydana geldiğinde” (madde 279) veya “bu fiilden dolayı genel veya özel bir zarar meydana gelebildiğinde” (madde 284) gibi ifadeler, madde metinlerinden çıkarılmıştır. Zira, sahtecilik olgusu gerçekleştikten sonra, bir “genel veya özel zarar”ın meydana gelmesini veya gelmesi ihtimalini aramaya artık gerek yoktur. Aslında bu hükümler sahtecilik suçundan dolayı sorumluluktan kurtulmak için kötüye kullanılmaya müsait bir durum oluşturmaktadır. Keza, sahtecilik olgusu gerçekleştikten sonra, uygulamada ayrıca bunun “iğfal kabiliyetini haiz” veya “aldatma yeteneğine sahip” olup olmadığını araştırmak da, sahtecilik suçundan dolayı sorumluluktan kurtulmak için bir çıkış yolu olarak görülmektedir. Aldatıcılık özelliği, sahteciliğin özünde var olan bir husustur. Aksi takdirde, sahtecilikten söz etmek mümkün değildir.
Resmi belgede sahtecilik suçuyla bağlantılı olarak belgenin asıl, özet veya suret olması bakımından veya bu belgeler arasında, “kimlik belgesi”, “şahadetname”, “beyanname”, “zabıtanın teftiş ve kontrolüne tabi defter”, “iyi hâl veya yoksulluk belgesi”, ya da sağlık raporu olup olmamasına göre ayırım yapılması, toplumda hukuk güvenliğini sarsan keyfi uygulamalara imkan sağlayan bir durum olarak görüldüğü için; bütün bu ayırımlar, Komisyon çalışmaları sonucunda oluşan metinde terkedilmiştir.
XX. Komisyon çalışmalarında, Hükûmet Tasarısında bulunmayan yeni suç tanımlarına yer verilmiştir.
Örneğin, insan üzerinde deney fiilleri ilk defa mevzuatımızda suç olarak tanımlanmıştır. Bu suç tanımlaması yapılırken, ülkemizde bu konuda kapsamlı bir kanuni düzenlemenin bulunmaması nedeniyle, insan üzerinde bilimsel deney yapılabilmesinin ve tedavi amaçlı denemelerde bulunulabilmesinin şartları ayrıca belirlenmiştir.
Çevrenin kirletilmesi fiilleri, hâlen yürürlükte olan sayılı Çevre Kanununa göre sadece idari yaptırımı gerektirmektedir. Hâlbuki çağdaş ceza kanunlarında, ekolojik dengenin bozulmasına neden olması ve çevrede kalıcı etkiler doğurması bakımından bu fiillerin suç olarak tanımlanması yoluna gidilmiştir. Yakın tarihlerde ülkemizde yaşanan kimyasal veya radyoaktif madde atık ve artıklarıyla dolu varillerin yurt dışından gelen gemilerle sahillerimize bırakılması ve hatta, bu tür maddelerle yüklü gemilerin karasularımızda kendi hâline terk edilmesi olayları, toplum olarak çevre kirliliğine karşı duyarlılığımızın artmasına neden olmuştur. Bu duyarlılığın sonucu olarak, çevrenin kasten veya taksirle kirletilmesi fiilleri, Komisyonumuzda yapılan çalışmalarda suç olarak tanımlanmıştır. Hatta, Komisyonumuzca kabul edilen ceza kanununun yer bakımından uygulama alanına ilişkin hükümlere göre; çevrenin kasten kirletilmesi suçunun kim tarafından ve nerede işlendiğine bakılmaksızın, failleri Türk kanunlarına göre cezalandırılmak üzere Türkiye’de yargılanabilecektir. Bu düzenlemelerin yapılmasında, çevre kirliliğine neden olan fiillerin Türkiye’nin egemenlik alanı dışında işlenmesine rağmen, hava sirkülasyonları veya denizlerdeki akıntılarla kirliliğin ülkemize de sirayet etmesi ve özellikle, Türkiye’ye komşu ülkelerdeki eskimiş teknolojilerle çalışan ve çevre kirliliğini önlemeye yönelik yeterli teknik donanıma sahip bulunmayan atom enerji santrallerinin hâlen faaliyette bulunması, büyük ölçüde etkili olmuştur.
Ülkemizdeki plansız şehirleşmenin ve kamu arazilerinin işgalinin önüne geçebilmek amacıyla, “yapı ruhsatiyesi” olmaksızın veya ruhsata aykırı olarak inşaat faaliyetinde bulunulması, bu inşaatlara veya “yapı kullanma izni” alınmamış binalara elektrik, su, telefon veya gaz bağlantısı yapılması suç olarak tanımlanmıştır.
Komisyon çalışmalarında, diğer kanunlarda düzenlenen çeşitli suçlar, uygulamada karşılaşılan sorunları giderebilecek şekilde ve Suç Teorisinin verilerine uygun olarak yeniden tanımlanarak Tasarı metnine dahil edilmiştir.
Hâlen yürürlükte bulunan Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda organ ve doku ticareti açısından öngörülen ceza hükümlerinin yetersiz olması karşısında, bu konuda daha etkin bir ceza hukuku koruması sağlamak amacıyla, Tasarı metnine yeni hükümler konulmuştur.
Keza, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin aklanması amacına yönelik fiiller de Tasarı kapsamında yeni bir suç olarak tanımlanmıştır. Belirtilmelidir ki, hâlen yürürlükte bulunan “Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair” Kanunun “karapara aklama” suçuna ilişkin hükümleri, Suç Teorisinin verilerine ve genel olarak suç tanımına ilişkin kanun tekniğine uygun değildir. Ayrıca, “karapara”nın ancak sayılı bir takım suçların işlenmesi suretiyle elde edilen ekonomik değerlere inhisar ettirilmesi, kazüistik düzenlemelere özgü sakıncaları taşımaktadır. Tasarı metninde yer verilen yeni suç tanımı ile, hâlen yürürlükte bulunan Kanundaki “karapara aklama” suçuna ilişkin aksaklıkların düzeltilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca belirtilmelidir ki, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin aklanması suçunun dışında Tasarı metninde yer verilen başka hükümler de, “Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair” Kanunla güdülen amaçları gerçekleştirmeye elverişli bir şekilde düzenlenmiştir. Kazanç müsaderesine ilişkin madde hükümleri, bu konuda örnek olarak gösterilebilir.
XXI. 765 sayılı Tük Ceza Kanununda olduğu gibi, Hükûmet Tasarısının İkinci Kitap, İkinci Kısım, Dördüncü Bölüm başlığı “Kamu düzenine Karşı Suçlar” olarak belirlenmiştir. Komisyonumuzda yapılan çalışmalar sonucunda Bölüm başlığı “Kamu Barışına Karşı Suçlar” olarak değiştirilmiştir. Bu Bölümde tanımlanan suçların büyük bir çoğunluğu somut tehlike suçu olarak tanımlanmıştır. Bu itibarla, ilgili suç tanımlarında belirtilen fiillerin işlenmesi, cezalandırılabilirlik için yalnız başına yeterli değildir. Bunun için, gerçekleştirilen fiilin ayrıca somut bir tehlikenin oluşumuna neden olması gerekir. Somut tehlike suçları bağlamında dikkat edilmesi gereken diğer bir husus, ortaya çıkan tehlikenin gerçekleştirilen fiilin eseri olmasıdır. Başka bir deyişle, oluşan somut tehlike ile gerçekleşen fiil arasında nedensellik bağının bulunması gerekir.
Söz konusu suçların somut tehlike suçu olarak tanımlanması, düşünceyi açıklama özgürlüğünün güvencelerinden birini oluşturmaktadır.
Bu Bölümde suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu yeniden tanımlanmıştır. Cezalandırılabilirlik için, oluşturulan örgütün işlenmesi amaçlanan suçlar bakımından elverişli bir yapıya sahip olması gerekir. Her ne kadar ilgili madde metninde örgütün varlığı için asgari üye sayısı belirlenmiş ise de; söz konusu suçun oluşabilmesi için, örgütün gerek hiyerarşik yapısı, gerek sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması gerekir.
Örgüt kavramına ilişkin olarak bu Bölümde yer alan hükümler, bütün suçlar açısından geçerlidir. Bu bakımdan, söz konusu hükümler, “Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar” ile “Anayasal Düzen ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar” bağlamında tanımlanan “Silâhlı örgüt” suçu açısından da geçerlidir. Ancak, ilgili düzenlemelerde “Silâhlı örgüt” suçu açısından ek unsurlara yer verilmiştir.
Bu kapsamda yapılan düzenlemelerle, “Silâhlı örgüt” suçu ile “Suç için anlaşma” suçu arasındaki ayırıcı ölçütler açık bir şekilde belirlenmiştir.
Ayrıca işaret edilmelidir ki, Devletimizin güvenliğine karşı suç işlemek amacıyla oluşturulmuş örgütlerin yabancı devlet yetkilileri tarafından doğrudan veya dolaylı olarak desteklenmesi, Türkiye’ye karşı hasmane hareket olarak ceza yaptırımı altına alınmıştır.
XXII. Hükûmet Tasarısının İkinci Kitap, Üçüncü Kısım, “Adliyeye Karşı Suçlar” başlıklı Yedinci Bölüm altında düzenlenen suç tanımlarında önemli değişiklikler yapılmıştır.
Günlük hayatta, bir suçla ilgili olarak başlatılan soruşturma ve kovuşturma sürecinde, adil yargılamayı etkilemeye yönelik beyanlarda bulunulması şeklinde olaylara tanık olunmaktadır. Komisyonumuzda kabul edilerek Tasarı metnine konan hükümlerle, özellikle dış kaynaklı bu etkileme girişimlerinin önüne geçilmek amaçlanmıştır.
Keza, bir suçla ilgili olarak başlatılan soruşturma işlemleri ile bağlantılı olarak basın ve yayın organlarında çıkan haberlerde, suç şüphesi altında olan veya olmayan kişilerin suçlu olarak damgalanmalarını sağlayacak şekilde görüntülere yer verilmektedir. Kişiler açısından telafisi imkanı olmayan olumsuz sonuçlar ortaya çıkaran bu fiiller, Komisyonumuzda kabul edilen düzenlemelerle suç olarak tanımlanmıştır.
Aynı şekilde, soruşturma evresindeki işlemlerin gizliliği kural olmakla birlikte, belli olaylarla ilgili olarak başlatılan soruşturmalar kapsamında, dosya içeriğini oluşturan ve gizli tutulması gereken bilgi veya belgeler, basın ve yayın organlarında tefrika şeklinde yayınlanabilmektedir. Soruşturmanın sağlıklı yürütülebilmesi için, gizlilik kuralını ihlâl eden davranışlar, suç olarak tanımlanmıştır.
Belli bir suçtan dolayı hakkında tutuklama veya hükümlülük kararı verilmiş olan kişilerin, yakalanmadan serbestçe dolaştığına tanık olunabilmektedir. Tasarı metnine, kişilerdeki hukuk güvenliğini sarsıcı bir etki doğuran bu davranışların önüne geçmeye yönelik hükümler konulmuştur.
Hukuk toplumunun bireylerinin doğruyu söylemesi esastır. Bu nedenle, söylenen sözün doğruluğuna güvenmek gerekir. Ancak, toplumumuzda belli ilişkiler bağlamında yalan söylemek ve yalan tanıklık yapmak yönündeki davranışlara bir ölçüde müsamaha ile bakılabilmektedir. 765 sayılı Türk Ceza Kanununun yalan tanıklık suçuyla ilgili olarak öngördüğü yaptırımların yetersizliği de, bu müsamahayı pekiştirici bir etki doğurmuştur. Bu durum, toplumsal ilişkilerde söylenen sözler bakımından kişilerin birbirlerine güvensizlik duymalarına neden olmaktadır. Bu olumsuz durumun önüne geçebilmek ve tanıklık müessesesine etkinlik kazandırabilmek amacıyla, Hükûmet Tasarısının yalan tanıklık suçu ile ilgili hükümlerinde önemli değişiklikler yapılmıştır.
Hızlı işleyen ve adil bir kararla sonuçlanan bir ceza muhakemesi süreci için, suç delillerinin korunması ve bozulmadan elde edilmesi büyük bir önem taşımaktadır. Bu düşüncelerle, Komisyonumuzca Tasarı metninde yapılan değişikliklerle, suç delillerinin yok edilmesi, gizlenmesi ve değiştirilmesi, suçluyu kayırma ve suçu bildirmeme suçları yeniden düzenlenmiştir.
XXIII. Komisyon çalışmaları sonucunda Tasarıda kabul edilen metin, İktidar Partisi ile Anamuhalefet Partisinin uzlaşması sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu bakımdan, Tasarı metninde yer alan bazı hükümler, içerikleri bakımından hukuî veya siyasî düşüncelerle eleştiri odağı olabilecek bir nitelik taşımaktadırlar.
XXIV. Komisyonumuz tarafından kabul edilen metinde Hükûmet Tasarısının içeriğinden büyük ölçüde ayrılınmıştır. Bu bakımdan, kabul edilen metinle Hükûmet Tasarısının madde hükümlerini karşılaştırabilmek için aşağıdaki fihrist hazırlanmıştır:
TASARI ADALET KOMİSYONUNDA KABUL EDİLEN
MADDESİ METİNDEKİ KARŞILIĞI
Madde 1 Madde 2
Madde 2 Madde 4
Madde 3 Madde 5
Madde 4 Madde 6
Madde 5 Madde 7
Madde 6 Madde 8
Madde 7 Madde 9
Madde 8 Madde 10
Madde 9 Madde 11
Madde 10 Madde 12, fıkra 1-3
Madde 11 Madde 13
Madde 12 Madde 14
Madde 13 Madde 15
Madde 14 Madde 16
Madde 15 Madde 12, fıkra 4
Madde 16 Madde 17
Madde 17 Madde 18
Madde 18 Madde 19
Madde 19 Madde 20
Madde 20 Madde 21
Madde 21 Madde 22, fıkra 1, 2, 3, 6
Madde 22 metinden çıkarılmıştır.
Madde 23 Madde 30
Madde 24 Madde 28
Madde 25, 26 Madde 60
Madde 27 Madde 24
Madde 28 Madde 25
Madde 29 Madde 26
Madde 30 Madde 27
Madde 31 Madde 29
Madde 32 fıkra 1 Madde 22, fıkra 5
Madde 32, fıkra 2 Madde 22, fıkra 4
Madde 33 Madde 62
Madde 34 Madde 32, 57
Madde 35 Madde 33
Madde 36 Madde 34
Madde 37, 38 Madde 35
Madde 39, fıkra 1 Madde 36
Madde 39, fıkra 2 Madde 41
Madde 39, fıkra 3 Madde 76, fıkra 8
Madde 40, fıkra 1 Madde 37, fıkra 1
Madde 40, fıkra 2 Madde 38
Madde 41 Madde 37, fıkra 2
Madde 42 Madde 39
Madde 43, 44 Madde 40
Madde 45 Madde 6, fıkra 1, bent (h); Madde 58, fıkra 9
Madde 46 Madde 6, fıkra 1, bent(i); Madde 58, fıkra 9
Madde 47 Madde 6, fıkra 1, bent (j); Madde 58, fıkra 9
Madde 48 Madde 58, fıkra 1-8
Madde 49, 50, 51, 52 İnfaz kanununda düzenlenmek üzere, metinden çıkarılmıştır.
Madde 53 İnfaz kanununda düzenlenmek üzere, metinden çıkarılmıştır.
Madde 54 Madde 42
Madde 55 Madde 43
Madde 56 Madde 44
Madde 57, 58 Madde 45
Madde 59 Madde 46
Madde 60 Madde 47
Madde 61 Madde 48
Madde 62 Madde 49
Madde 63 metinden çıkarılmıştır.
Madde 64 Madde 50
Madde 65 İnfaz kanununda düzenlenmek üzere, metinden çıkarılmıştır.
Madde 66 İnfaz kanununda düzenlenmek üzere, metinden çıkarılmıştır.
Madde 67 İnfaz kanununda düzenlenmek üzere, metinden çıkarılmıştır.
Madde 68, 69, 70 Madde 52
Madde 71 Madde 52; infaza ilişkin hükümler, İnfaz kanununda düzenlenmek üzere, metinden çıkarılmıştır.
Madde 72, 73, 74, 75, 76, 77 Madde 53
Madde 78 Madde 54, 55
Madde 79, 80 Madde 61
Madde 81 Madde 62
Madde 82 Madde 51
Madde 83 Madde 64
Madde 84 Madde 65
Madde 85 Madde 66
Madde 86 Madde 67
Madde 87 Madde 68
Madde 88 Madde 69,70
Madde 89 Madde 71
Madde 90 Madde 72
Madde 91 Madde 73
Madde 92 Madde 74
Madde 93 Madde 75
Madde 94, 95, 96, 97, 98, 99 Madde 53-58
Madde 100 Madde 6, fıkra 1, bent (b)
Madde 101 Madde 31, fıkra 1.
Madde 102 Madde 31, fıkra 2.
Madde 103, 104, 105 metinden çıkarılmıştır.
Madde 106, 107 metinden çıkarılmıştır.
Madde 108, 109 metinden çıkarılmıştır.
Madde 110 metinden çıkarılmıştır.
Madde 111 metinden çıkarılmıştır.
Madde 112 Madde 31, fıkra 2
Madde 113 metinden çıkarılmıştır.
Madde 114 Madde 31, fıkra 3
Madde 115 metinden çıkarılmıştır.
Madde 116 Madde 50, fıkra 3
Madde 117 Madde 33
Madde 118 İnfaz kanununda düzenlenmek üzere, metinden çıkarılmıştır.
Madde 119 Çocuklarla ilgili kanunda düzenlenmek üzere, metinden çıkarılmıştır.
Madde 120 Madde 51
Madde 121 İnfaz kanununda düzenlenmek üzere, metinden çıkarılmıştır.
Madde 122 metinden çıkarılmıştır.
Madde 123 metinden çıkarılmıştır.
Madde 124 Madde 58, fıkra 5
Madde 125 Madde 66, fıkra 2
Madde 126 Madde 68, fıkra 2
Madde 127 metinden çıkarılmıştır.
Madde 128 Madde 76
Madde 129 Madde 77
Madde 130 Madde 78
Madde 131 Madde 79
Madde 132 Madde 80
Madde 133 Madde 81
Madde 134 Madde 85
Madde 135, 136 Madde 82
Madde 137 metinden çıkarılmıştır.
Madde 138 Madde 87, fıkra 4
Madde 139 metinden çıkarılmıştır.
Madde 140 metinden çıkarılmıştır.
Madde 141 Madde 84
Madde 142, 143 Madde 94
Madde 144 Madde 95
Madde 145 Madde 86
Madde 146, 147 Madde 87
Madde 148 Madde 89
Madde 149 Madde 97
Madde 150 Madde 98
Madde 151 Madde 99
Madde 152 Madde 100
Madde 153 Madde 99, fıkra 5
Madde 154 Madde 101
Madde 155 Madde 99, fıkra 6
Madde 156 Madde 106
Madde 157 Madde 108, 112, 113
Madde 158 Madde 107
Madde 159, 160 Madde 109
Madde 161 Madde 110
Madde 162 Madde 109
Madde 163 Madde 120
Madde 164 metinden çıkarılmıştır.
Madde 165 metinden çıkarılmıştır.
Madde 166 metinden çıkarılmıştır.
Madde 167 Madde 117
Madde 168 Madde 115
Madde 169 Madde 90
Madde 170 Madde 122
Madde 171 Madde 123
Madde 172 Madde 115
Madde 173 Madde 153
Madde 174 metinden çıkarılmıştır.
Madde 175 Madde 130
Madde 176, 177, 178 Madde 116
Madde 179 Madde 114
Madde 180 Madde 125
Madde 181 Madde 127
Madde 182 Madde 126
Madde 183 Madde 129
Madde 184 Madde 128
Madde 185 Madde 131
Madde 186 metinden çıkarılmıştır.
Madde 187 metinden çıkarılmıştır.
Madde 188, 189 Madde 132
Madde 190, 191 Madde 133
Madde 192 Madde 134
Madde 193 metinden çıkarılmıştır.
Madde 194 Madde 137
Madde 195 metinden çıkarılmıştır.
Madde 196 Madde 139
Madde 197 Madde 135
Madde 198 Madde 136
Madde 199 metinden çıkarılmıştır.
Madde 200 Madde 140
Madde 201 Madde 141
Madde 202, 203 Madde 142
Madde 204 Madde 143
Madde 205 Madde 144, 147
Madde 206 Madde 148
Madde 207 Madde 149
Madde 208 metinden çıkarılmıştır.
Madde 209 Madde 151
Madde 210 Madde 152
Madde 211 Madde 151
Madde 212 Madde 154
Madde 213 metinden çıkarılmıştır.
Madde 214 metinden çıkarılmıştır.
Madde 215, 216 Madde 155
Madde 217 Madde 160
Madde 218 Madde 156
Madde 219 Madde 157
Madde 220, 221 Madde 158
Madde 222, 223 Madde 163
Madde 224 Madde 161, 162
Madde 225 Madde 164
Madde 226 Madde 165
Madde 227 Madde 166
Madde 228 metinden çıkarılmıştır.
Madde 229 Madde 167
Madde 230 metinden çıkarılmıştır.
Madde 231 metinden çıkarılmıştır.
Madde 232 metinden çıkarılmıştır.
Madde 233 metinden çıkarılmıştır.
Madde 234 Madde 170
Madde 235 Madde 172
Madde 236 Madde 170
Madde 237, 238 Madde 152
Madde 239 metinden çıkarılmıştır.
Madde 240 metinden çıkarılmıştır.
Madde 241 Madde 171
Madde 242 Madde 174
Madde 243 Madde 170
Madde 244 Madde 176
Madde 245 Madde 177
Madde 246 Madde 178
Madde 247 metinden çıkarılmıştır.
Madde 248 Madde 185
Madde 249 Madde 186
Madde 250 Madde 187
Madde 251 metinden çıkarılmıştır.
Madde 252 metinden çıkarılmıştır.
Madde 253 metinden çıkarılmıştır.
Madde 254 metinden çıkarılmıştır.
Madde 255 Madde 188
Madde 256 Madde 190
Madde 257 Madde 192
Madde 258 metinden çıkarılmıştır.
Madde 259 metinden çıkarılmıştır.
Madde 260 Madde 193
Madde 261 Madde 195
Madde 262 Madde 196
Madde 263 metinden çıkarılmıştır.
Madde 264 metinden çıkarılmıştır.
Madde 265, 266, 267 Madde 197
Madde 268 Madde 198
Madde 269 Madde 199
Madde 270 Madde 200
Madde 271 metinden çıkarılmıştır.
Madde 272 Madde 201
Madde 273 metinden çıkarılmıştır.
Madde 274, 275 Madde 202
Madde 276 metinden çıkarılmıştır.
Madde 277 metinden çıkarılmıştır.
Madde 278 metinden çıkarılmıştır.
Madde 279, 280, 281 Madde 204, 205
Madde 282 Madde 206
Madde 283 Madde 204
Madde 284 Madde 207, 208
Madde 285 Madde 209
Madde 286 Madde 210
Madde 287 metinden çıkarılmıştır.
Madde 288 Madde 210
Madde 289 metinden çıkarılmıştır.
Madde 290 Madde 211
Madde 291 Madde 214
Madde 292 Madde 213
Madde 293 Madde 214, 218
Madde 294 Madde 215, 216, 217, 218
Madde 295 metinden çıkarılmıştır.
Madde 296, 297 Madde 220
Madde 298 Madde 221
Madde 299 metinden çıkarılmıştır.
Madde 300 metinden çıkarılmıştır.
Madde 301 metinden çıkarılmıştır.
Madde 302 Madde 222
Madde 303 metinden çıkarılmıştır.
Madde 304 Madde 194
Madde 305 Madde 228
Madde 306 metinden çıkarılmıştır.
Madde 307 metinden çıkarılmıştır.
Madde 308 metinden çıkarılmıştır.
Madde 309 Madde 223
Madde 310 Madde 179
Madde 311 metinden çıkarılmıştır.
Madde 312 Madde 179
Madde 313 metinden çıkarılmıştır.
Madde 314 Madde 124
Madde 315 Madde 102, 103
Madde 316 Madde 103, 104
Madde 317 Madde 102
Madde 318 Madde 103
Madde 319 Madde 102, 103
Madde 320 Madde 225
Madde 321 Madde 106
Madde 322 Madde 226
Madde 323, 324 Madde 227
Madde 325 Madde 109, fıkra 5
Madde 326 metinden çıkarılmıştır.
Madde 327 metinden çıkarılmıştır.
Madde 328 metinden çıkarılmıştır.
Madde 329 metinden çıkarılmıştır.
Madde 330 Madde 230
Madde 331 metinden çıkarılmıştır.
Madde 332 Madde 231
Madde 333, 334 Madde 232
Madde 335 Madde 233
Madde 336 Madde 234
Madde 337 Madde 237
Madde 338 Madde 238
Madde 339 Madde 236
Madde 340 Madde 157
Madde 341 Madde 239
Madde 342, 343 Madde 235
Madde 344 Madde 240
Madde 345 Madde 242
Madde 346 Madde 243
Madde 347, 348 Madde 244
Madde 349 metinden çıkarılmıştır.
Madde 350 Madde 245
Madde 351 metinden çıkarılmıştır.
Madde 352 Madde 246
Madde 353 metinden çıkarılmıştır.
Madde 354 metinden çıkarılmıştır.
Madde 355 metinden çıkarılmıştır.
Madde 356 Madde 303
Madde 357 Madde 304
Madde 358 Madde 305
Madde 359 Madde 306
Madde 360 Madde 307
Madde 361 Madde 308
Madde 362 Madde 309
Madde 363 Madde 310
Madde 364 Madde 311
Madde 365 Madde 312
Madde 366 Madde 313
Madde 367 Madde 314
Madde 368 metinden çıkarılmıştır.
Madde 369 Madde 316
Madde 370 metinden çıkarılmıştır.
Madde 371 metinden çıkarılmıştır.
Madde 372 metinden çıkarılmıştır.
Madde 373, 374, 375 Madde 315
Madde 376 Madde 317
Madde 377 Madde 318
Madde 378 Madde 319
Madde 379 Madde 320
Madde 380 Madde 321
Madde 381 Madde 322
Madde 382 Madde 323
Madde 383 Madde 324
Madde 384 Madde 325
Madde 385 Madde 326
Madde 386 Madde 327
Madde 387 Madde 328
Madde 388 Madde 329
Madde 389 Madde 330
Madde 390 Madde 331
Madde 391 Madde 339
Madde 392 Madde 332
Madde 393 Madde 333
Madde 394 Madde 334
Madde 395 Madde 335
Madde 396 Madde 336
Madde 397 Madde 337
Madde 398 Madde 338
Madde 399 Madde 340
Madde 400 Madde 247
Madde 401 Madde 351
Madde 402 Madde 250
Madde 403, 404, 405, 406 Madde 252
Madde 407 metinden çıkarılmıştır.
Madde 408 Madde 254
Madde 409 metinden çıkarılmıştır.
Madde 410 Madde 255
Madde 411 Madde 262
Madde 412 Madde 264
Madde 413 Madde 203
Madde 414 Madde 281
Madde 415 Madde 289
Madde 416 metinden çıkarılmıştır.
Madde 417 Madde 158, fıkra 2
Madde 418 Madde 263
Madde 419, 420, 421, 422, 423 Madde 265
Madde 424 metinden çıkarılmıştır.
Madde 425 metinden çıkarılmıştır.
Madde 426 Madde 253
Madde 427 Madde 300
Madde 428 Madde 301
Madde 429 Madde 302
Madde 430, 431, 432 Madde 125
Madde 433 Madde 267, 269, 270
Madde 434 Madde 271
Madde 435 Madde 291
Madde 436 Madde 272
Madde 437 Madde 273
Madde 438 Madde 274
Madde 439 Madde 276
Madde 440 metinden çıkarılmıştır.
Madde 441 Madde 277
Madde 442 metinden çıkarılmıştır.
Madde 443 Madde 275
Madde 444, 445 Madde 278
Madde 446 Madde 281
Madde 447 metinden çıkarılmıştır.
Madde 448 Madde 283
Madde 449 Madde 265, fıkra 2
Madde 450 Madde 284
Madde 451 metinden çıkarılmıştır.
Madde 452 metinden çıkarılmıştır.
Madde 453 Madde 288
Madde 454 Madde 268
Madde 455 metinden çıkarılmıştır.
Madde 456 metinden çıkarılmıştır.
Madde 457 metinden çıkarılmıştır.
Madde 458 metinden çıkarılmıştır.
Madde 459 Madde 144, 150, 159
Madde 460 Madde 290
Madde 461 Madde 292
Madde 462 Madde 293
Madde 463 Madde 294
Madde 464 Madde 295
Madde 465 Madde 295
Madde 466 Madde 296
Madde 467 Madde 297
Madde 468 metinden çıkarılmıştır.
Madde 469 metinden çıkarılmıştır.
Madde 470 Madde 298
Madde 471 Madde 299
Madde 472 Madde 280
Madde 473 metinden çıkarılmıştır.
Madde 474 Madde 285
Madde 475 Madde 341
Madde 476 Madde 342
Madde 477 Madde 343
Madde 478 Madde 344
Madde 479 Madde 256
Madde 480 Madde 257
Madde 481 Madde 235
Madde 482 Madde 259
Madde 483 Madde 261
Madde 484 Madde 118
Madde 485 Madde 219, 230, fıkra 6
Madde 486 Madde 219
Madde 487 Madde 258
Madde 488 Madde 257
Madde 489 Madde 279
Madde 490 Madde 260
Madde 491 Madde 257
Madde 492 metinden çıkarılmıştır.
Madde 493 metinden çıkarılmıştır.
Madde 494 metinden çıkarılmıştır.
Madde 495 metinden çıkarılmıştır.
Madde 496 metinden çıkarılmıştır.
Madde 497 metinden çıkarılmıştır.
Madde 498 metinden çıkarılmıştır.
Madde 499 Madde 266
Madde 500 metinden çıkarılmıştır.
Madde 501 Madde 345
Madde 502 Madde 346
XXV. Komisyonumuzda kabul edilen Tasarı metninin sistematik fihristi aşağıdaki şekildedir:
BİRİNCİ KİTAP
Genel Hükümler
BİRİNCİ KISIM
Temel İlkeler, Tanımlar ve Uygulama Alanı
BİRİNCİ BÖLÜM
Temel İlkeler ve Tanımlar
MADDE 1– Ceza Kanununun amacı
MADDE 2– Suçta ve cezada kanunîlik ilkesi
MADDE 3– Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi
MADDE 4– Kanunun bağlayıcılığı
MADDE 5– Özel kanunlarla ilişki
MADDE 6– Tanımlar
İKİNCİ BÖLÜM
Kanunun Uygulama Alanı
MADDE 7– Zaman bakımından uygulama
MADDE 8– Yer bakımından uygulama
MADDE 9– Yabancı ülkede hüküm verilmesi
MADDE 10– Görev suçları
MADDE 11– Vatandaş tarafından işlenen suç
MADDE 12– Yabancı tarafından işlenen suç
MADDE 13– Diğer suçlar
MADDE 14– Seçimlik cezalarda soruşturma
MADDE 15– Soruşturma koşulu olan cezanın hesaplanması
MADDE 16– Cezadan mahsup
MADDE 17– Hak yoksunlukları
MADDE 18– Geri verme
MADDE 19– Yabancı kanunun göz önünde bulundurulması
İKİNCİ KISIM
Ceza Sorumluluğunun Esasları
BİRİNCİ BÖLÜM
Ceza Sorumluluğunun Şahsîliği, Kast ve Taksir
MADDE 20– Ceza sorumluluğunun şahsîliği
MADDE 21– Kast
MADDE 22– Taksir
MADDE 23– Netice sebebiyle ağırlaşmış suç
İKİNCİ BÖLÜM
Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler
MADDE 24– Kanunun hükmü ve amirin emri
MADDE 25– Meşru savunma ve zorunluluk hâli
MADDE 26– Hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası
MADDE 27– Sınırın aşılması
MADDE 28– Cebir ve şiddet, korkutma ve tehdit
MADDE 29– Haksız tahrik
MADDE 30– Hata
MADDE 31– Yaş küçüklüğü
MADDE 32– Akıl hastalığı
MADDE 33– Sağır ve dilsizlik
MADDE 34– Geçici nedenler, alkol veya uyuşturucu madde etkisinde olma
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Suça Teşebbüs
MADDE 35– Suça teşebbüs
MADDE 36– Gönüllü vazgeçme
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Suça İştirak
MADDE 37– Faillik
MADDE 38– Azmettirme
MADDE 39– Yardım etme
MADDE 40– Bağlılık kuralı
MADDE 41– İştirak hâlinde işlenen suçlarda gönüllü vazgeçme
BEŞİNCİ BÖLÜM
Suçların İçtimaı
MADDE 42– Bileşik suç
MADDE 43– Zincirleme suç
MADDE 44– Fikrî içtima
ÜÇÜNCÜ KISIM
Yaptırımlar
BİRİNCİ BÖLÜM
Cezalar
MADDE 45– Cezalar
MADDE 46– Hapis cezaları
MADDE 47– Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
MADDE 48– Müebbet hapis cezası
MADDE 49– Süreli hapis cezası
MADDE 50– Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar
MADDE 51– Hapis cezasının ertelenmesi
MADDE 52– Adli para cezası
İKİNCİ BÖLÜM
Güvenlik Tedbirleri
MADDE 53– Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma
MADDE 54– Eşya müsaderesi
MADDE 55– Kazanç müsaderesi
MADDE 56– Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri
MADDE 57– Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri
MADDE 58– Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular
MADDE 59– Sınır dışı edilme
MADDE 60– Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesi
MADDE 61– Cezanın belirlenmesi
MADDE 62– Takdiri indirim nedenleri
MADDE 63– Mahsup
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Dava ve Cezanın Düşürülmesi
MADDE 64– Sanığın veya hükümlünün ölümü
MADDE 65– Af
MADDE 66– Dava zamanaşımı
MADDE 67– Dava zamanaşımının durması
MADDE 68– Ceza zamanaşımı
MADDE 69– Ceza zamanaşımı ve hak yoksunlukları
MADDE 70– Müsaderede zamanaşımı
MADDE 71– Ceza zamanaşımının kesilmesi
MADDE 72– Zamanaşımının hesabı ve uygulanması
MADDE 73– Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar, uzlaşma
MADDE 74– Dava veya cezanın düşmesinin etkisi
MADDE 75– Önödeme
İKİNCİ KİTAP
Özel Hükümler
BİRİNCİ KISIM
İnsanlığa Karşı Suçlar
BİRİNCİ BÖLÜM
Soykırım
MADDE 76– Soykırım
MADDE 77– İnsanlığa karşı diğer suçlar
MADDE 78– Örgüt
İKİNCİ BÖLÜM
Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti
MADDE 79– Göçmen kaçakçılığı
MADDE 80– İnsan ticareti
İKİNCİ KISIM
Kişilere Karşı Suçlar
BİRİNCİ BÖLÜM
Hayata Karşı Suçlar
MADDE 81– Kasten öldürme
MADDE 82– Nitelikli hâller
MADDE 83– Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi
MADDE 84– İntihar
MADDE 85– Taksirle öldürme
İKİNCİ BÖLÜM
Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar
MADDE 86– Kasten yaralama
MADDE 87– Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama
MADDE 88– Daha az cezayı gerektiren hâller
MADDE 89– Taksirle yaralama
MADDE 90– İnsan üzerinde deney
MADDE 91– Organ veya doku ticareti
MADDE 92– Zorunluluk hâli
MADDE 93– Etkin pişmanlık
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İşkence ve Eziyet
MADDE 94– İşkence
MADDE 95– Neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence
MADDE 96– Eziyet
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Koruma, Gözetim, Yardım veya Bildirim Yükümlülüğünün İhlâli
MADDE 97– Terk
MADDE 98– Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi
BEŞİNCİ BÖLÜM
Çocuk Düşürtme, Düşürme veya Kısırlaştırma
MADDE 99– Çocuk düşürtme
MADDE 100– Çocuk düşürme
MADDE 101– Kısırlaştırma
ALTINCI BÖLÜM
Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar
MADDE 102– Cinsel saldırı
MADDE 103– Çocukların cinsel istismarı
MADDE 104– Reşit olmayanla cinsel ilişki
MADDE 105– Cinsel taciz
YEDİNCİ BÖLÜM
Hürriyete Karşı Suçlar
MADDE 106– Tehdit
MADDE 107– Şantaj
MADDE 108– Cebir
MADDE 109– Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
MADDE 110– Etkin pişmanlık
MADDE 111– Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması
MADDE 112– Eğitim ve öğretimin engellenmesi
MADDE 113– Kamu kurumu veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının faaliyetlerinin engellenmesi
MADDE 114– Siyasî hakların kullanılmasının engellenmesi
MADDE 115- İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme
MADDE 116– Konut dokunulmazlığının ihlâli
MADDE 117– İş ve çalışma hürriyetinin ihlâli
MADDE 118– Sendikal hakların kullanılmasının engellenmesi
MADDE 119– Ortak hüküm
MADDE 120– Haksız arama
MADDE 121– Dilekçe hakkının kullanılmasının engellenmesi
MADDE 122– Ayırımcılık
MADDE 123– Kişilerin huzur ve sükununu bozma
MADDE 124– Haberleşmenin engellenmesi
SEKİZİNCİ BÖLÜM
Şerefe Karşı Suçlar
MADDE 125– Hakaret
MADDE 126– Mağdurum belirlenmesi
MADDE 127– İsnadın ispatı
MADDE 128– İddia ve savunma dokunulmazlığı
MADDE 129– Haksız fiil nedeniyle veya karşılıklı hakaret
MADDE 130– Kişinin hatırasına hakaret
MADDE 131– Soruşturma ve kovuşturma koşulu
DOKUZUNCU BÖLÜM
Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar
MADDE 132– Haberleşmenin gizliliğini ihlâl
MADDE 133– Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması
MADDE 134– Özel hayatın gizliliğini ihlâl
MADDE 135– Kişisel verilerin kaydedilmesi
MADDE 136– Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme
MADDE 137– Nitelikli hâller
MADDE 138– Verileri yok etmeme
MADDE 139– Şikâyet
MADDE 140– Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması
ONUNCU BÖLÜM
Malvarlığına Karşı Suçlar
MADDE 141– Hırsızlık
MADDE 142– Nitelikli hırsızlık
MADDE 143– Suçun gece vakti işlenmesi
MADDE 144– Daha az cezayı gerektiren hâller
MADDE 145– Malın değerinin az olması
MADDE 146– Kullanma hırsızlığı
MADDE 147– Zorunluluk hâli
MADDE 148– Yağma
MADDE 149– Nitelikli yağma
MADDE 150– Daha az cezayı gerektiren hâl
MADDE 151– Mala zarar verme
MADDE 152– Mala zarar vermenin nitelikli hâlleri
MADDE 153– İbadethanelere ve mezarlıklara zarar verme
MADDE 154– Hakkı olmayan yere tecavüz
MADDE 155– Güveni kötüye kullanma
MADDE 156– Bedelsiz senedi kullanma
MADDE 157– Dolandırıcılık
MADDE 158– Nitelikli dolandırıcılık
MADDE 159– Daha az cezayı gerektiren hâl
MADDE 160– Kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf
MADDE 161– Hileli iflâs
MADDE 162– Taksirli iflâs
MADDE 163– Karşılıksız yararlanma
MADDE 164– Şirket veya kooperatifler hakkında yanlış bilgi
MADDE 165– Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi
MADDE 166– Bilgi vermeme
MADDE 167– Şahsî cezasızlık sebebi veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebep
MADDE 168– Etkin pişmanlık
MADDE 169– Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması
ÜÇÜNCÜ KISIM
Topluma Karşı Suçlar
BİRİNCİ BÖLÜM
Genel Tehlike Yaratan Suçlar
MADDE 170– Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması
MADDE 171– Genel güvenliğin taksirle tehlikeye sokulması
MADDE 172– Radyasyon yayma
MADDE 173– Atom enerjisi ile patlamaya sebebiyet verme
MADDE 174– Tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi
MADDE 175– Akıl hastası üzerindeki bakım ve gözetim yükümlülüğünün ihlâli
MADDE 176– İnşaat veya yıkımla ilgili emniyet kurallarına uymama
MADDE 177– Hayvanın tehlike yaratabilecek şekilde serbest bırakılması
MADDE 178– İşaret ve engel koymama
MADDE 179– Trafik güvenliğini tehlikeye sokma
MADDE 180– Trafik güvenliğini taksirle tehlikeye sokma
İKİNCİ BÖLÜM
Çevreye Karşı Suçlar
MADDE 181– Çevrenin kasten kirletilmesi
MADDE 182– Çevrenin taksirle kirletilmesi
MADDE 183– Gürültüye neden olma
MADDE 184– İmar kirliliğine neden olma
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Kamunun Sağlığına Karşı Suçlar
MADDE 185– Zehirli madde katma
MADDE 186– Bozulmuş veya değiştirilmiş gıda veya ilaçların ticareti
MADDE 187– Kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokacak biçimde ilâç yapma veya satma
MADDE 188– Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti
MADDE 189– Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması
MADDE 190– Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma
MADDE 191– Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak
MADDE 192– Etkin pişmanlık
MADDE 193– Zehirli madde imal ve ticareti
MADDE 194– Sağlık için tehlikeli madde temini
MADDE 195– Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma
MADDE 196– Usulsüz ölü gömülmesi
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Kamu Güvenine Karşı Suçlar
MADDE 197– Parada sahtecilik
MADDE 198– Paraya eşit sayılan değerler
MADDE 199– Kıymetli damgada sahtecilik
MADDE 200– Para ve kıymetli damgaları yapmaya yarayan araçlar
MADDE 201– Etkin pişmanlık
MADDE 202– Mühürde sahtecilik
MADDE 203– Mühür bozma
MADDE 204– Resmî belgede sahtecilik
MADDE 205– Resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek
MADDE 206– Resmî belgenin düzenlenmesinde yalan beyan
MADDE 207– Özel belgede sahtecilik
MADDE 208– Özel belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek
MADDE 209– Açığa imzanın kötüye kullanılması
MADDE 210– Resmi belge hükmünde belgeler
MADDE 211– Daha az cezayı gerektiren hâl
MADDE 212– İçtima
BEŞİNCİ BÖLÜM
Kamu Barışına Karşı Suçlar
MADDE 213– Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit
MADDE 214– Suç işlemeye tahrik
MADDE 215– Suçu ve suçluyu övme
MADDE 216– Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama
MADDE 217– Kanunlara uymamaya tahrik
MADDE 218– Ortak hüküm
MADDE 219– Görev sırasında din hizmetlerini kötüye kullanma
MADDE 220– Suç işlemek amacıyla örgüt kurma
MADDE 221– Etkin pişmanlık
MADDE 222– Şapka, Türk harfleri ve giyilmesi yasak kisveler
ALTINCI BÖLÜM
Ulaşım Araçlarına veya Sabit Platformlara Karşı Suçlar
MADDE 223– Ulaşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması
MADDE 224– Kıt’a sahanlığında veya münhasır ekonomik bölgedeki sabit platformların işgali
YEDİNCİ BÖLÜM
Genel Ahlaka Karşı Suçlar
MADDE 225– Hayasızca hareketler
MADDE 226– Müstehcenlik
MADDE 227- Fuhuş
MADDE 228– Kumar oynanması için yer ve imkan sağlama
MADDE 229– Dilencilik
SEKİZİNCİ BÖLÜM
Aile Düzenine Karşı Suçlar
MADDE 230– Birden çok evlilik, hileli evlenme, dinsel tören
MADDE 231– Çocuğun soybağını değiştirme
MADDE 232– Kötü muamele
MADDE 233– Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlâli
MADDE 234– Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması
DOKUZUNCU BÖLÜM
Ekonomi, Sanayi ve Ticarete İlişkin Suçlar
MADDE 235– İhaleye fesat karıştırma
MADDE 236– Edimin ifasına fesat karıştırma
MADDE 237– Fiyatları etkileme
MADDE 238– Kamuya gerekli şeylerin yokluğuna neden olma
MADDE 239– Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması
MADDE 240– Mal veya hizmet satımından kaçınma
MADDE 241- Tefecilik
MADDE 242– Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması
ONUNCU BÖLÜM
Bilişim Sistemlerine Karşı Suçlar
MADDE 243– Bilişim sistemine girme
MADDE 244– Sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme
MADDE 245– Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması
MADDE 246– Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması
DÖRDÜNCÜ KISIM
Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar
MADDE 247– Zimmet
MADDE 248– Etkin pişmanlık
MADDE 249– Daha az cezayı gerektiren hâl
MADDE 250– İrtikâp
MADDE 251– Denetim görevinin ihmali
MADDE 252– Rüşvet
MADDE 253– Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması
MADDE 254– Etkin pişmanlık
MADDE 255– Yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlama
MADDE 256– Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması
MADDE 257– Görevi kötüye kullanma
MADDE 258– Göreve ilişkin sırrın açıklanması
MADDE 259– Kamu görevlisinin ticareti
MADDE 260– Kamu görevinin terki veya yapılmaması
MADDE 261– Kişilerin malları üzerinde usulsüz tasarruf
MADDE 262– Kamu görevinin usulsüz olarak üstlenilmesi
MADDE 263– Kanuna aykırı eğitim kurumu
MADDE 264– Özel işaret ve kıyafetleri usulsüz kullanma
MADDE 265– Görevi yaptırmamak için direnme
MADDE 266– Kamu görevine ait araç ve gereçleri suçta kullanma
İKİNCİ BÖLÜM
Adliyeye Karşı Suçlar
MADDE 267– İftira
MADDE 268– Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması
MADDE 269– Etkin pişmanlık
MADDE 270– Suç üstlenme
MADDE 271– Suç uydurma
MADDE 272– Yalan tanıklık
MADDE 273– Şahsî cezasızlık veya cezanın azaltılmasını gerektiren sebepler
MADDE 274– Etkin pişmanlık
MADDE 275– Yalan yere yemin
MADDE 276– Gerçeğe aykırı bilirkişilik veya tercümanlık
MADDE 277– Yargı görevi yapanı etkileme
MADDE 278– Suçu bildirmeme
MADDE 279– Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi
MADDE 280– Sağlık mesleği mensuplarının suçu bildirmemesi
MADDE 281– Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme
MADDE 282– Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama
MADDE 283– Suçluyu kayırma
MADDE 284– Tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme
MADDE 285– Gizliliğin ihlâli
MADDE 286– Ses veya görüntülerin kayda alınması
MADDE 287– Genital muayene
MADDE 288– Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs
MADDE 289– Muhafaza görevini kötüye kullanma
MADDE 290– Resmen teslim olunan mala elkonulması ve bozulması
MADDE 291– Başkası yerine ceza infaz kurumuna veya tutukevine girme
MADDE 292– Gözaltına alınanın veya tutuklunun kaçması
MADDE 293– Hükümlünün kaçması
MADDE 294– Etkin pişmanlık
MADDE 295– Kaçmaya imkan sağlama
MADDE 296– Muhafızın görevini kötüye kullanması
MADDE 297– Hükümlü veya tutukluların ayaklanması
MADDE 298– İnfaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak
MADDE 299– Hak kullanımını ve beslenmeyi engelleme
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Devletin Egemenlik Alametlerine ve Organlarının Saygınlığına Karşı Suçlar
MADDE 300– Cumhurbaşkanına hakaret
MADDE 301– Devletin egemenlik alametlerini aşağılama
MADDE 302– Türklüğü, Cumhuriyeti, Devletin kurum ve organlarını aşağılama
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar
MADDE 303– Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak
MADDE 304– Düşmanla işbirliği yapmak
MADDE 305– Devlete karşı savaşa tahrik
MADDE 306– Temel millî yararlara karşı hareket
MADDE 307– Yabancı devlet aleyhine asker toplama
MADDE 308– Askerî tesisleri tahrip ve düşman askerî hareketleri yararına anlaşma
MADDE 309– Düşman devlete maddî ve malî yardım
BEŞİNCİ BÖLÜM
Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar
MADDE 310– Anayasayı ihlâl
MADDE 311– Cumhurbaşkanına suikast ve fiilî saldırı
MADDE 312– Yasama organına karşı suç
MADDE 313– Hükûmete karşı suç
MADDE 314– Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine karşı silâhlı isyan
MADDE 315– Silâhlı örgüt
MADDE 316– Silâh sağlama
MADDE 317– Suç için anlaşma
ALTINCI BÖLÜM
Millî Savunmaya Karşı Suçlar
MADDE 318– Askerî komutanlıkların gasbı
MADDE 319– Halkı askerlikten soğutma
MADDE 320– Askerleri itaatsizliğe teşvik
MADDE 321– Yabancı hizmetine asker yazma, yazılma
MADDE 322– Savaş zamanında emirlere uymama
MADDE 323– Savaş zamanında yükümlülükler
MADDE 324– Savaşta yalan haber yayma
MADDE 325– Seferberlikle ilgili görevin ihmali
MADDE 326– Düşmandan unvan ve benzerî payeler kabulü
YEDİNCİ BÖLÜM
Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk
MADDE 327– Devletin güvenliğine ilişkin belgeler
MADDE 328– Devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme
MADDE 329– Siyasal veya askerî casusluk
MADDE 330– Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama
MADDE 331– Gizli kalması gereken bilgileri açıklama
MADDE 332– Uluslararası casusluk
MADDE 333– Askerî yasak bölgelere girme
MADDE 334– Devlet sırlarından yararlanma, Devlet hizmetlerinde sadakatsizlik
MADDE 335– Yasaklanan bilgileri temin
MADDE 336– Yasaklanan bilgilerin casusluk maksadıyla temini
MADDE 337– Yasaklanan bilgileri açıklama
MADDE 338– Yasaklanan bilgileri siyasal veya askerî casusluk maksadıyla açıklama
MADDE 339– Taksir sonucu casusluk fiillerinin işlenmesi
MADDE 340– Devlet güvenliği ile ilgili belgeleri elinde bulundurma
SEKİZİNCİ BÖLÜM
Yabancı Devletlerle Olan İlişkilere Karşı Suçlar
MADDE 341– Yabancı devlet başkanına karşı suç
MADDE 342– Yabancı devlet bayrağına karşı hakaret
MADDE 343– Yabancı devlet temsilcilerine karşı suç
MADDE 344– Karşılıklılık koşulu
DOKUZUNCU BÖLÜM
Son Hükümler
MADDE 345– Yürürlük
MADDE 346– Yürütme
Bir Cevap Yazın