Karşılıksız çek suçları “KAST” ile mi, “TAKSİR” ile mi, yoksa hem taksir, hem de kast ile , yani her ikisi ile de işlenebilen bir suç nevi midir? Prof. Dr. İzzet Özgenç’e göre karşılıksız çek suçları sadece kast ile işlenebilir. Diğer bir görüşe göre ise hem taksir ve hem de kast ile işlenebilir. 5941 sayılı yasanın genel gerekçesinde karşılıksız çek suçlarının objektif suç olamayacağı açıkça, hiçbir tededdüte yer bırakmayacak biçimde yazılmıştır. Yasa koyucunun açık isteğine ve iradesine karşın bu zorlama nedendir anlamak mümkün değildir. Özel ceza yasaları 5237 sayılı yasa ile uyumlu olmak zorunda olduğuna göre de aksini düşünmek mümkün değil.
MAHKEMELER 5941 SAYILI YASAYI TANIMAMAKTA DİRENİYOR, YARGITAY DA BU KONUDA SESSİZ. 10. CEZA DAİRESİ BAŞKANININ AÇIKLAMASINA GÖRE HENÜZ ÖNLERİNE GELEN BİR DOSYA OLMADIĞI İÇİN BU KONUDA GÖRÜŞ BEYAN ETMEDİKLERİNİ, ÖNLERİNE BİR DOSYA GELDİĞİNDE KARARLARINI VERECEKLERİ, KARŞILIKSIZ ÇEK SUÇLARININ ARTIK OBJEKTİF SUÇ OLAMAYACAĞI DOĞRRULTUSUNDADIR.
MAHKEMELER KAST VEYA TAKSİR ARAMAKSIZIN “ESKİ TAS ESKİ HAMAM HİKAYESİ” KARŞILIKSIZ ÇEK YARGILAMALARINA DEVAM EDİYORLAR.
Açıklama yeterli değildir. 10. Ceza dairesinin önünde onbinlerce dosya vardır, yüksek mahkeme görülmekte olan dosyalarda “suçun kasten veya taksir ile işlenip işlenmediğinin tespiti gerekir” gerekçesi ile bozma verebilir, bunu yapmamaktadır.Bu yüzden de yargıda kargaşa sürmektedir.
Karşılıksız çek suçunu objektif suç olarak kabul eden mahkemeler bu haliyle de çelişkili kararlar vermeye devam ediyorlar. Örnek verelim tüzel kişi adına vekaleten çek imzalayanlar hakkında mahkemelerin büyük bir bölümü beraat kararı verirken, az bir bölümü de ceza vermektedir. Tüzel kişiler adına vekaleten çek imzalayan ve bu nedenle adli para cezası ile mahkum edilen birçok insan halen kaçak durumda yaşamaktadır. Bu durum insanlara yapılan bir işkencedir, bir tarafta beraat kararları verilirken diğer yandan aynı suçtan 3167 den mahkum olan kaçak insanlar. Bu olumsuzluğa son vermek yüksek mahkemenin elinde iken sessiz kalmasını nasıl açıklayacağız? Avukatlar 5275 sayılı yasanın 98. maddesine göre esas mahkemesinden yeni yasaya göre eylemin suç olmaktan çıktığını ve infazın durdurularak, beraata karar verilmesini talep ediyor, esas mahkemesi bunu ret ediyor. Ağır cezaya gidiyorlar, ağır ceza mahkemenin kararını onaylıyor. Hem de hangi gerekçe ile? Bakınız Kadıköy Nöbetçi 1.Ağır Ceza mahkemesi başkanı avukata ne diyor?
-Biz davaya esastan bakamayız, yani yeni yasaya göre suç olup olmadığına bakamayız, bu bizim görevimiz değil, biz dava usulüne göre görülmüş mü görülmemiş mi, yani tebligatlar usulüne uygun yapılmış mı yapılmamış mı ona bakarız.
Bir ağır ceza mahkemesi başkanı bunları söylüyorsa siz gerisini düşünün. Üstelik 10. Ceza Dairesi karşılıksız çek davalarında yoklukta yargılama yapılamayacağına karar vermiş. Yani usulüne uygun bir yargılama da yok. Şimdi mahkeme başkanının bir sorumluluğu yok mu? Bir Ağır Ceza Mahkemesi başkanı itirazlara bakarken temyiz görevi yaptığını bilmek zorunda değil mi? Yargıtay ceza daireleri önlerine gelen bir davada yasada suç olmayan bir eyleme ceza verilmiş ise bu ceza usulüne uygun verilmiş deyip onama mı verecektir? Bunu düşünmek bile istemiyorum. CMK 271 Kadıköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanını doğrulamıyor:
KARAR
Madde 271 – (1) Kanunda yazılı olan hâller saklı kalmak üzere, itiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir. Ancak, gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve sonra müdafi veya vekil dinlenir.